DİN ve SAMİMİYET (İDRİS YAVUZYİĞİT) WORD VAAZINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ
DİN VE SAMİMİYET (İYİ NİYET, İHLAS) DR. EKREM KELEŞ YAZISINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ
DİN ve SAMİMİYET (ÖMER MENEKŞE) YAZISINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ
HZ. PEYGAMBER'IN BIR DİN TANIMI(MEHMET GöRMEZ) YAZISINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ
Din ve Samimiyet
İbadetlerimizin makbul olmasında ihlâsın, sosyal hayatımızın sağlıklı yürümesinde samimiyetin ayrı bir yeri vardır.
İhlâs ve samimiyet karşılıksız sevgi ve saygı, gösterişten dünyevi çıkar beklentisinden uzak davranış demektir. Hal ve hareketlerinde Allah’a yönelmek yalnız O’nun rızasına talip olmaktır. Allah Teâlâ, bu mukaddes dinin hâlis din, yani her türlü dünyevi menfeat ve çıkar beklentisinden uzak, her çeşit bâtıl düşünceden arındırılmış din olduğunu bizlere Kur’an-ı Kerim’de şöyle bildirmektedir. “Onlara, ancak Allah’ın dediğine gönülden bağlanarak, hakka yönelen kimseler olarak O’na kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekâtı vermeleri emredilmişti. Sağlam din işte budur[1].”
İhlâs, samimi bir şekilde, sadece Allah Teâlâ’nın rızasını talep ederek iyilik yapmak, yegâne dost ve yardımcımızın yalnızca Allah Teâlâ olduğunu düşünerek O’na kulluk etmektir.
Gerek ibadetlerinde ve gerekse günlük işlerinde ihlâslı olmanın en güzel örnekleri peygamberlerdir. Onlar kimseye çıkar vadinde bulunmadıkları gibi kimseden bir menfaat da beklemediler. Karşılaştıkları sıkıntılardan dolayı şikayetçi olmadılar. Onlar, -ayetteki ifadesiyle- hep şöyle dediler: “Bu davete karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir”[2].
Müminler de ihlâs ve samimiyette Peygamberlerin yolundan giderler. Allah Teâlâ onlar hakkında şöyle buyurur: “Allah’a karşı gelmekten çok sakınan ve gönlünü arındırmak için Allah yolunda mal harcayan kimse cehennemden uzak tutulur. O, hiç kimseye, karşılık bekleyerek iyilik yapmaz. (Yaptığı iyiliği) ancak yüce Rabbinin rızasını istediği için (yapar)”[3]
Değerli kardeşlerim!
Samimi ve ihlâslı olan bir kulu Allah Teâlâ hiçbir zaman mahcup etmez, yardımsız bırakmaz. Nitekim ihlâsı sayesinde Yusuf Aleyhisselâmı zindandan kurtarıp Mısır’a sultan yaptı. İbrahim Aleyhisselâmı Nemrud’un ateşinden kurtarıp, ateş çukurunu gülistan eyledi. Mekke’den sürgün edilen Peygamberimizi Medine’de âlemlere sultan eyledi.
İsimleri tarihe altın harflerle yazılan İslâm büyükleri de o makamlara ancak ihlâsları sayesinde yükseldiler. Gazi ve şehitler zaferleri ihlâslarıyla kazandılar. Gönül erleri ihlâsları sayesinde gönüllerde taht kurdular. Âlimler ihlâslarıyla insanlığa ışık tuttular. Hulasa büyük İslâm medeniyeti ihlaslı insanların omuzları üzerinde yükselmiştir.
Mümin Allah’ın rızasına taliptir muhterem cemaat… Asıl hedefi Rabbinin istediği gibi bir kul olmak, O’nun sevgisini kazanmaktır. Gerek ibadetlerimiz gerekse beşerî ilişkilerimizdeki güzellik de buna bağlıdır. O ölçü kaybolunca ibadetler sevapsız, dualar cevapsız kalır.
Dularımıza cevap, ibadetlerimize sevap ve insanî ilişkilerimizde huzur istiyorsak, hem Yaratana hem de yaratılanlara karşı samimi olalım. Kulluk ve insani görevlerimizi özveri ile ifa edelim. Çünkü dünya ve ahiret kurtuluşumuz buna bağlıdır.
Hutbemizi bir hadis-i şerif mealiyle bitiriyorum: “İhlâs ile kalbini imana açanlar dünya ve ahiret muradına ermiştir.”[4]
Emir Faysal ARVAS
Yusuf Agah Camii İmam-Hatibi
Beyoğlu / İstanbul
[1] Beyyine, 5.
[2] Şuara, 145.
[3] Leyl, 17-20.
[4] Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 14.