ORUCUN BAZI HİKMET VE FAYDALARI ORUCUN BAZI HİKMET VE FAYDALARI Dr. Durak PUSMAZ Yüce dinimiz İslâmiyetin yapılmasını emrettiği her şeyde bilebildiğimiz veya bilemediğimiz nice hikmetler, nice yararlar vardır, haram kıldığı, yasakladığı şeylerde de sayılamıyacak kadar zararlar vardır. Dinimiz insanlar için yararlı olan hiç bir şeyi yasaklamamış, zararlı olan hiç bir şeyi de emretmemiştir. Oruç tutmanın da insanlar için maddî, manevî bir çok hikmet ve yararları olduğu için bütün ilâhî dinlerde emredilmiştir. Biz bu yazımızda orucun yarar ve hikmetlerinden bir kısmına temas etmek istiyoruz. Şehevî Arzulara Gem Vurur Oruç şehevî arzulara gem vurur, insanı kötülüklerden uzaklaştırır, iffetini korur. Nitekim Ramazan orucunun farz olduğunu belirten ayet-i kerimenin sonunda bu husus açıkça belirtilir; "Ey iman edenler! Oruç sizden öncekiler üzerine yazıldığı gibi, sizin üzerinize de yazıldı/ farz kılındı. Umulur ki oruç sayesinde kötülüklerden korunursunuz."(1) Sahâbe-i kiramın en alimlerinden biri olan Abdullah b. Mes'ud (r.a.)'dan şöyle rivayet edilmiştir: Rasûlüllah (s.a.s.)'le beraberdik, şöyle buyurdu: "Kimin evlenmeye gücü yeterse evlensin. Çünkü evlenmek, gözü harama bakmaktan daha fazla korur, iffeti de daha fazla muhafaza eder. Evlenmeye gücü yetmeyen kimse ise oruç tutsun. Çünkü oruç insanın şehvetini kırar." Dinimiz insan tabiat ve yaratılışına uygun ilâhî bir dindir. İnsanın tabiî arzu ve isteklerinin normal ve meşru yollarla giderilmesini emretmiştir. Yaratılışları icabı erkekler kadınlara karşı, kadınlar da erkeklere karşı ilgi ve arzu duyarlar. Bu, gayet tabiî ve normaldir, hatta neslin devamı için zaruridir. Dinimiz insanın yaratılışında mevcut olan bu tabiî arzunun giderilmesi için evlenmeyi meşru kılmış, imkanı olanların evlenmesini emretmiştir. Bazen insan çeşitli sebeplerden dolayı evlenme imkanı bulamayabilir, ya da uzun müddet ailesinden uzak olabilir. Bu sebeple karşı cinse rağbeti artabilir. İşte Peygamber Efendimiz bu durumda insanın iffetini muhafaza etmesi için oruç tutmasını tavsiye etmiştir. Çünkü oruç şehevî arzuları kırar, gem vurur. Yukarıdaki hadis-i şerifte bu husus açıkça ifade edilmektedir.
Nefis, yaratılışı icabı kötülüğe meyyaldir, devamlı kötülüğü ister, insanı şerden şerre koşturur. Kur'an-ı Kerim'de Yusuf (a.s.)'ın şöyle dediği belirtilir: "Ben nefsimi temize çıkarmak istemem. Çünkü nefis olanca gücü ile kötülüğü emreder. Ancak Rabbimin merhamet ettiği müstesnadır. Şüphesiz ki Rabbim Gafurdur, Rahîmdir; çok affeden, çok merhamet edendir." (2) Oysa Yusuf (a.s.), Züleyha'nın hile ve tuzakları karşısında nefsine hakim olmuş, iffet timsali bir peygamberdir. O, böyle derse her zaman nefislerine mağlup olabilen diğer insanların durumlarını siz düşünün. Oruç insanı güçlüklere katlanmaya ve meşakkatlere karşı tahammüle alıştırır. İnsanda sabır duygusunu geliştirir, onu olgunlaştırır. Bu sebeple Peygamber Efendimiz: "Oruç sabrın yarısıdır." (3) buyurmuştur. Sabredenlere ise hesapsız mükafat verilecektir. Yüce Rabbimiz Zümer Sûresi'nin onuncu ayetinde: "Şüphesiz sabredenlere mükâfatları hesapsız olarak ödenecektir." buyuruyor. İnsan devamlı rahat, konfor ve bolluk içerisinde bulunamayabilir. Hayat aynı şekilde devam etmeyebilir. Talih aynı şekilde insanın yüzüne gülmeyebilir. Bu sebeple oruç, insana ileride karşılaşabileceği güçlük ve meşakkatlere karşı hazırlık eğitimi yaptırır. Ramazan ayının her zaman aynı mevsime gelmeyip bütün mevsimleri dolaşması, böylece senenin degişik ay ve mevsimlerinde oruç tutulması, insanı her mevsim şartlarında açlık ve susuzluğa alıştırır. Bu yönüyle oruç, bir sabır eğitimidir. Hayatta sabretmesini bilenler muratlarına ererler.
Denizdeki balıklar suyun kendileri için ne kadar önemli, hayatî bir nimet olduğunu suyun içerisinde iken anlayamazlar. Ancak sudan mahrum olunca anlarlar. Onun için şair: "Ol mahiler ki derya içredir deryayı bilmezler." der. Bunun gibi, insanlar da Allah'ın cömertçe vermiş olduğu sayısız nimetlerden ve güzelliklerden faydalanırlar, yerler, içerler. Fakat bunun yokluğunu ve sıkıntısını çekmedikleri için kadrini hakkıyla bilemezler, anlayamazlar. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de: "Allah istediğiniz her şeyden size verdi. Allah'ın nimetlerini saymaya kalkarsanız bitiremezsiniz. Şüphesiz ki insan, çok zalim ve çok nankördür."(4) buyurulur. İşte bu sebeple Ramazan ayı boyunca aç ve susuz kalan insan, Allah'ın vermiş olduğu sayısız nimetlerin kadrini bilir, O'na şükreder.
Aslında yüce Yaratıcının rızası için yapılan bütün ibadetler insanı rûhen yüceltir. İnsan yüce Allah'a ihlasla ibadet yapmaktan dolayı büyük zevk alır. Oruçlu kimse belirli zaman içerisinde de olsa yemekten, içmekten ve cinsî ilişkilerden uzak olduğu için Allah Teâlâ'nın Samediyyet sıfatıyle sıfatlanmış ve ilâhî ahlâkla ahlâklanmış olur. Böylece oruç insanı rûhen yüceltir, melekleştirir. Oruç sayesinde insandaki hayvanî duygular zayıflar, melekî duygular gelişir. Onun için: "Nefis doyarsa uzuvlar acıkır, nefis aç kalırsa uzuvlar tok bulunur." denilmiştir. Fakirlere Karşı Yardım Duygusunu Geliştirir Tok acın halinden anlamaz. Acın halinden aç kalmış kimse anlar. Senenin on bir ayında her türlü nimetten yararlanabilen, istediklerini yeyip içen zenginler, bir ay belirli vakitler içerisinde de olsa aç kalmak suretiyle açlığın ne demek olduğunu anlarlar ve bunu devamlı tadan fakirlere yardım ellerini uzatırlar. Anlatıldığına göre Hz. Yusuf kıtlık yıllarında doyasıya yemek yemezmiş, kendisine: "Mısır'ın hazineleri senin elinde olduğu halde niçin aç kalıyorsun?" denilince: "Doyarsam açları unutmamdan korkuyorum" diye cevap vermiştir.(5) Oruç sayesinde insanın merhamet duyguları kabarır. Yoksullara acır, merhamet eder, yardım eder. Hadis-i şeriflerde: "İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez." (6) , "Sizler yerdekilere merhamet ediniz ki göktekiler de size merhamet etsin."(7) buyurulmuştur. İnsanda merhamet hissi elemden doğar. Hastalanan kimse hastaların halini anlar, aç acın halinden anlar. Bu yönüyle oruç insanda acıma ve merhamet duygusunu geliştirir. Müslümanı Müslümanların dertleriyle ilgilenmeye sevkeder. Peygamber Efendimizin ifadesiyle: "Müslümanların dertleriyle ilgilenmeyen onlardan değildir."(8)
Ömür boyunca devamlı çalışan hazım organları oruç sayesinde hiç değilse senede bir ay müddetle dinlenme imkanı bulur. Ayrıca tıp yetkililerinin ifade ettiğine göre belirli müddet içerisinde aç kalan organlar vücut için çok yararlı salgı salgılar. Zaten bir takım hastalıkların perhizle tedavi edildiği bilinmektedir. Bu ilmî gerçeği asırlar önce gören Yüce Peygamberimiz: "Oruç tutunuz, sıhhat bulursunuz."(9) buyurmuştur. Bir rivayette de: "Çok yemek her türlü hastalığın aslı, perhiz ise devanın temelidir."(10) buyurulmuştur. Ünlü divan şairi Nabi, bu gerçeği bir beytinde şöyle ifade eder: Bî maraz ta ola cisminde tüvan Eyleme fevt-i siyam-ı Ramazan. Anlamı: "Şayet güçlü, kuvvetli ve hastalıksız zinde bir vücuda sahip olmak istersen, Ramazanda oruç tutmayı ihmal etme." Tefekkür Duygusunu Geliştirir Oruç, insandaki tefekkür duygusunu geliştirir, zekasını parlatır, basiretini keskinleştirir. Resûlullah (s.a.s.): "Kimin midesi aç kalırsa fikri yücelir, kalbi/aklı anlayışlı olur."(11) buyurmuştur. Allah'ın Rızasını Kazanmak Orucun bütün bu hikmetlerini belirttikten sonra şu hususun gözönünde bulundurulması gerekir. İbadetin ruhu ihlastır. İhlas ise ibadeti, şu ve bu faydalarından dolayı değil, yalnız Allah emrettiği için yapmaktır. İbadetlerden asıl maksat Allah'ın rızasını kazanmaktır. "Bana seni gerek seni" diyen Yunus Emre her amelin sadece Allah'ın rızasını kazanmak için yapılması gerektiğini belirtmiştir. Bu sebeple Müslüman gerek orucunu ve gerekse diğer ibadetlerini sadece Allah'ın rızasını kazanmak için yapmalıdır. Allah'ın rızası her şeyin üzerindedir. Konumuzu ünlü divan şairi Nabi'nin şu beytiyle noktalayalım: Kulun vazifesi teslimdir, itaattir, Bana kulum dediği lütuftur, inayettir. 1- Bakara, 183. |
7973 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |