VAAZ: MEVLİD-İ MUHAMMED İLE MUHAMMEDİ BİR DİRİLİŞ ![]() MEVLİD-İ MUHAMMED İLE MUHAMMEDİ BİR DİRİLİŞ…! Ondört asır evvel‚ yine bir böyle geceydi‚ لَقَدْ جَاءكُمْ رَسُولٌ مِّنْ أَنفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُم بِالْمُؤْمِنِينَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ “Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.” (TEVBE 128 ) Bizleri bir mevlid kandiline daha ulaştıran, gönüllerimizi Hz. Peygamber sevgisiyle coşturan, kalplerimizi Muhammedi muhabbetle birleştiren Allah’a hamd olsun. Bugün veladetini kutladığımız insanlığın iftihar tablosu efendimiz (s.a.v)e sonsuz salat ve selam olsun. Bu gece Rebiul evvel ayının on ikisi; insanlığın dirilişine, karanlıktan aydınlığa çıkışına ve katılaşan kalplerin yumuşamasına vesile olan Hz. Peygamber (s.a.v)in Mevlid gecesi. Mevlid gecesi; insanlığa hem dünyasını hem de ahiretini anlatmak, onlara Allah yolunda rehberlik ve mihmandarlık yapmak için bir şahit, bir uyarıcı ve ışıklar saçan bir kandil olarak seçilmiş Efendimiz (s.a.v)in dünyaya teşrif gecesidir. Mevlid gecesi Rabbimizin ‘Levlake levlak lema halaktül eflak’ Sen olmasaydın kainatı yaratmazdım buyurduğu, her şeyden önce onun nurunu yarattığı, adını kendi adının yanında zikrettiği Habibini Muhammedini kullarına rahmet olarak gönderdiği kandil gecesidir. Bu gece kendine itaat edildiği zaman Allah’a itaat edilmiş olan ve itaat edildiği zaman peygamberlerle, sıdıklarla, şehitlerle olma müjdesi verilen Efendimiz (s.a.v) geliyor. Bu gece kendisinin en büyük mucizesi olan hidayet rehberi iyiyle doğruyu birbirinden ayırmaya vesile olan en son kutsal kitabın, Kur’an-ı Kerimin kendisiyle gönderildiği hidayet güneşi geliyor. Bu gece kendinden sonra hiçbir nebinin dahi gönderilmeyeceği, Hatem’ü-l Enbiya Peygamberlerin sonuncusu, alemlere rahmet olarak gönderilen, gözümüzün nuru, kalbimizin aydınlığı, bir Peygamber geliyor. Bu gece Allah’ı sevmenin yolunun Kendisini sevmekten geçen sevgililer sevgilisi Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) teşrif ediyor.
Doğdu ol sâatde ol sultân-ı dîn
Şairinde ifadesiyle veladetiyle alemler Nurlandı, kainat ufkuna bir güneş gibi ışık ve ısısıyla doğdu. Öyle bir doğdu ki doğumuyla; Kabe'de tapılmakta olan cansız putların çoğunun baş aşağı devrildi. Kisra sarayının beşik gibi sallanıp on dört sütünu parçalanıp yerlere düştü. Sava'da mukaddes sayılan gölü kuru. Bin senedir yanan Mecusi ateşi söndü. “Envar ile kâinat doldu, İşte bu gece sabah oldu.” Bu gecenin sabahında Hz. İbrahim ile oğlu Hz. İsmail'in duaları ve İsa aleyhi's-selam'ın müjdesi gerçekleşmiş oluyordu. Kur'an-ı Kerim'de hikâye edildiğine göre Hz. İbrahim ile oğlu Hz. İsmail, Kâbe'yi inşa ederlerken şöyle dua etmişlerdi: وَأَرِنَا لَّكَ مُّسْلِمَةً أُمَّةً ذُرِّيَّتِنَا وَمِن لَكَ مُسْلِمَيْنِ وَاجْعَلْنَا رَبَّنَا الرَّحِيمُ التَّوَّابُ أَنتَ إِنَّكَ عَلَيْنَآ وَتُبْ مَنَاسِكَنَا Ey Rabbimiz, bizi sana boyun eğenlerden kıl, soyumuzdan da sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibadet usullerimizi göster, tövbemizi kabul et, zira tövbeleri çokça kabul eden ancak sensin. (Bakara 128) الْكِتَابَ وَيُعَلِّمُهُمُ آيَاتِكَ عَلَيْهِمْ يَتْلُو مِّنْهُمْ رَسُولاً فِيهِمْ وَابْعَثْ رَبَّنَا الحَكِيمُ العَزِيزُ أَنتَ إِنَّكَ وَيُزَكِّيهِمْ وَالْحِكْمَةَ Ey Rabbimiz, onlara, içlerinden senin ayetlerini kendilerine okuyacak, onlara kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir Peygamber gönder. Çünkü üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan yalnız sensin'' (Bakara 129 ) Hz. İsa (a.s) da şu müjdeyi vermişti: إِلَيْكُم اللَّهِ رَسُولُ إِنِّي إِسْرَائِيلَ بَنِي يَا مَرْيَمَ ابْنُ عِيسَى قَالَ وَإِذْ مِن يتِيَأْ بِرَسُولٍ وَمُبَشِّرًا التَّوْرَاةِ مِنَ يَدَيَّ بَيْنَ لِّمَا مُّصَدِّقًا مُّبِينٌ سِحْرٌ هَذَا قَالُوا بِالْبَيِّنَاتِ جَاءهُم فَلَمَّا أَحْمَدُ اسْمُهُ بَعْدِي “Ey İsrailoğulları, ben size Allah'ın elçisiyim, benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmet adında bir Peygamberi de müjdeleyici olarak geldim, demişti." (Saff 6 ) Bir gün Ashab-ı kiram Peygamberimizden hayatının ilk günlerini anlatmasını rica etmişler, O da şu sözleri söylemişti: “Ben, atam Hz. İbrahim'in duası, kardeşim Hz. İsa'nın müjdesi, annem Âmine'nin rüyasıyım, annem bana hamile olduğu sırada bir rüya görmüştü: İçinden bir nur çıkmış ve bu nur Suriye'deki sarayları aydınlatmıştı." (Şibli, İslâm Tarihi, Asrı Saadet, c. II, s. 1643, Şevval, 1330) Doğumu âlemlere nur, huzur ve sükûnet getiren Hz Muhammed (s.a.v)’in doğumundan önce dünyayı küfür bulutları kaplamış, zulüm ve dalaletin her çeşidi hüküm sürmekteydi. Mukaddes Mekke şehrinde, putları Allah’a eş koşanlar çöreklenmişti. Kâbe’nin içini ve dışını irili ufaklı putlarla doldurmuşlardı. İman mefkud, edep mecruh, zulüm memduh ve iffet paramparça olmuştu. En şerefli varlık olan, ahlaksızlığın envai türü işlenmekteydi. İnsanoğlunun fikri mefluç bir haldeydi. Ne mabudu bilen kalmış, ne mabede gelen vardı. Beşer, imandan yoksun olunca her türlü değerden mahrum hale gelmişti. Yaralı bir vicdanla kıvranan insan, yararlı bir iş göremez hale gelmişti. Kalbindeki merhamet süngerle silinmişçesine yok olmuş bulunuyordu. O derecede ki, masum kız çocuklarını diri diri toprağa gömme suçunu irtikâp eden anne-babaların sayısı hiç de az değildi. Beşeriyet bir kurtarıcı bekliyordu. O halaskar, Hz Âdem (a.s)’ın heybetini, Hz Nuh (a.s)’ın hilmini, Hz Eyyub (a.s)’ın sabrını, Hz İbrahim (a.s)’ın teslimiyetini, Hz İsmail (a.s)’ın itaatini, Hz Yusuf (a.s)’ın güzelliğini, Hz Musa (a.s)’ın yed-i Beyzasını, Hz İsa (a.s)’ın hayat iksiri gibi ruhlara cevvaliyet kazandıran nefesini şahsında toplayan EKMEL-ÜR RUSUL olmalıydı. Allah’ın hudutsuz lütfu insanoğluna bir defa daha yetişmiş, insanlığın çilesi dolmuş ve Hz Muhammed (s.a.v) dünyaya gelmişti. Hz. Peygamber (s.a.s.) Efendimiz ile bütün dünyada hüküm sürmekte olan cehâlet ve küfür ateşi sönmüş, putperestlik yıkılmış, zulmün baskısı son bulmuştur. Karanlıklar içerisinde kalan insanlık O’nun öğretileriyle aydınlığa kavuşmuştur. O’nun gelişiyle cahiller alim, zalimler adil, vahşiler medeni olmuştur. Kız çocuklarına reva görülen diri diri toprağa gömülme O’nun gelişiyle son bulmuş, kadınlara yapılan haksızlıklar O’nun teşrifiyle son bulmuş, haksız yere canların kıyılması sona erdirilmiş, zulüm bitmiş ve hayat bütün canlılar için yaşanılabilir bir hayata dönüşmüştür. Efendimiz olmadan her dönem cahiliye dönemidir. Nitekim O (s.a.s.) dünyaya teşrif etmeden, insanları şereflendirmeden öncede İnsanlık cahilliye devrini yaşıyordu. O (s.a.s.) geldi insanlık birer yıldız gibi parlamaya ve ötelere ışık tutmaya başladı. Şimdi ise alemi İslam karanlık dönemini yaşıyor, zulme uğruyor, kardeş kardeşi öldürüyor, evlat ebeveyn - ana baba evlat katili oluyor, Müslümanların arasında nifak tohumları yeşeriyor, bugün insanlık katlediliyor. Bugün biz islama, Senin nuruna hasret yaşıyoruz. Ne olur gel artık; karanlıkta kalan, şaşırıp yolda kalan bu ümmetine bir kandil yak. Gel Ey Muhammed, bahardır Dudaklar ardında saklı aminlerimiz vardır Hacdan döner gibi gel Miraçtan iner gibi gel Bekliyoruz yıllardır. Ey yetimler yetimi Ey garibler garibi Nerde kaldın ey Resul? Nerde kaldın ey Nebi? (Arif Nihat Asya) Bizi bizi yapan asıl değer İslam Dinidir. Bu sebeple artık karar almalıyız. Beraberliğimizi bozan her şeyi bir kenara bırakacağımıza dair kararımızı bu gecede vermeliyiz. Tespih tanelerini bir araya getiren ip, eğer koparılırsa o tespih tanelerinin her biri bir tarafa gider gerçeğini ve örneğini unutmamalıyız. Bizleri bir arada tutan İslam’dır, Kur’an’dır, Sünnettir. Nitekim bu konuda Rabbimizin emrini unutmamak gerekir: وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعاً وَلاَ تَفَرَّقُواْوَاذْكُرُواْ نِعْمَتَ اللّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ كُنتُمْ أَعْدَاء فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْفَأَصْبَحْتُم بِنِعْمَتِهِ إِخْوَاناً وَكُنتُمْ عَلَىَ شَفَا حُفْرَةٍ مِّنَ النَّارِفَأَنقَذَكُم مِّنْهَا كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
“Hep birlikte Allah'ın ipine (İslâm'a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O'nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.” (Al-i İmran 103) İnsanlığın dirilişi Allah Resulü ve getirdiği kitaba bağlıdır. Öyleyse geliniz bu mevlid kandilinde yeniden doğmak için insanlığı yeniden diriltmek için Efendimizin veladetini bir vesile kılarak Rabbimize yönelip Hz. Peygamber (s.a.v)in nurlu yolundan gidelim. Nitekim Rabbimizde kurtuluşa ermenin, dünya ve ahret saadet yolunun Hz. Peygamber (s.a.v)e tabi olmadan geçtiğini bize bildirmektedir. قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ
رَّحِيمٌ{} قُلْ أَطِيعُواْ اللّهَ وَالرَّسُولَ فإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّالْكَافِرِينَ
(Resûlüm! ) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir. De ki: Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez. (Al-i İmran 31-32) وَمَن يُطِعِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَيَخْشَ اللَّهَ وَيَتَّقْهِ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَائِزُونَ “Kim, Allah’a ve Peygamberine itaat eder ve O’ndan korkar, sakınırsa, işte kurtuluşa erenler de bunlardır.” (Nur 52) عَظِيمًا فَوْزًا فَازَ فَقَدْ وَرَسُولَهُ اللَّهَ يُطِعْ وَمَن … “...kim Allah’a ve Rasulüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur.” (Ahzab 71) Unutmamalıyız ki Efendimiz (s.a.v) e itaatin yolu O’nu herkesten ve her şeyden çok sevmekten geçer. عن أَنس رضي اللَّه عنه أَن أَعرابياً قال لرسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : مَتَى السَّاعَةُ ؟ قال رسولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « مَا أَعْدَدْتَ لَهَا ؟ » قال : حُب اللَّهِ ورسولِهِ قال : « أَنْتَ مَعَ مَنْ أَحْبَبْتَ » . Enes (r.a)’den şöyle dediği rivayet olunmuştur: Bir bedevi Resûlullah (s.a.s)’e: – Kıyamet ne zaman kopacak? diye sordu. Efendimiz: – “Kıyamet için ne hazırladın?” buyurdu. – Allah ve Resûlünün sevgisini, dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber: – “O halde sen, sevdiğin ile berabersin” buyurdu.( Buhârî, Edeb, 96.) عَنْ أَنَسٍ رضى الله عنه قَالَ قَالَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم " لاَ يُؤْمِنُ أَحَدُكُمْ حَتَّى أَكُونَ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِنْ وَالِدِهِ وَوَلَدِهِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ ". Hz. Enes'in rivayet ettiği bir hadiste Peygamberimiz: “Hiçbiriniz, ben kendisine babasından, çocuğundan ve bütün insanlardan daha sevgili olmadıkça iman etmiş olmazsınız.” buyurmuştur.(Buhâri, İman, 8.) عن أَنسٍ رضي اللَّه عنه عن النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال: ثَلاثٌ مَنْ كُنَّ فِيهِ وَجَدَ بِهِنَّ حَلاَوَةَ الإِيَمَانِ: أَنْ يَكُونَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِمَّا سِواهُما ، وأَنْ يُحِبَّ المَرْءَ لا يُحِبُّهُ إِلاَّ للَّهِ ، وَأَنْ يَكْرَه أَنْ يَعُودَ في الكُفْرِ بَعْدَ أَنْ أَنْقَذَهُ اللَّهُ مِنْهُ، كَمَا يَكْرَهُ أَنْ يُقْذَفَ في النَّارِ. Enes (r.a.) Resulullah (a.s.)’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Şu üç özellik kimde bulunursa o kişi, imanın zevkine ermiş olur. Allah ve Resulünü, her şeyden daha çok sevmek, sevdiği kimseyi sadece Allah için sevmek, Allah’ın kendisine iman nasip etmesinden sonra inançsızlığa düşmeyi, ateşe atılıyormuş gibi kötü görmek.” (Buhârî, İman, 9, 14, İkrâh, 1; Müslim, İman, 67, ) وعن أبى هريرة رضِىَ اللّهُ عنهُ قال: قال رسولُ اللّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم إنِّمَا مثلِى ومثلُكُمْ كمثلِ رجلٍ استَوْقَدَ ناراً فَلمّا أضاءتْ ما حَوْلَهُ جعلَ الفَراشُ وهذِهِ الدوابُّ التى تقعُ في النَّارِ تقعُ فِيهَا فجعلَ ينزعُهنّ ويغْلِبْنَهُ فيقتحمنَ فبهَا فأنا آخذُ بحُجزِكمْ عنِ النارِ، وأنتمْ تقْتَحِمُونَ فِيهَا. Ebu Hüreyre (r.a.), "Hz. Peygamber (s.a.s.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Benim misâlimle sizin misâliniz, şu temsile benzer: Bir adam var ateş yakmış. Ateş etrafı aydınlatınca, pervaneler (gece kelebekleri) ve aydınlığı seven bir kısım hayvanlar bu ateşe kendilerini atmaya başlarlar. Adamcağız onları kurtarmaya (mâni olmaya) çalışır. Ancak hayvanlar galebe çalarak çoklukla ateşe atılırlar. Ben (tıpkı o adam gibi) ateşe düşmemeniz için belinizden yakalıyorum, ancak siz ateşe ateşe koşuyorsunuz" ( Buhârî, Rikâk: 26,) عَنْ عبد الله بن هشام أن عمر بن الخطاب قال للنبي -صلى الله عليه وسلم: " لأنت يا رسول الله أحب إلي من كل شيء إلا من نفسي. فقال: لا والذي نفسي بيده، حتى أكون أحب إليك من نفسك. فقال له عمر: فإنك الآن والله أحب إلي من نفسي.فقال: الآن يا عمر". Hz. Ömer (r.a.) bu hadisi işitince: ''Ya Resûlüllah, sen bana nefsimden başka her şeyden daha sevgilisin'' dedi. Hz. Peygamber (s.a.s.) ''Ya Ömer nefsinden de sevgili olmalıyım” buyurunca; Hz. Ömer (r.a.), “Nefsimden de” diyerek durumu arz etti. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.): “Ya Ömer, işte şimdi oldu''cevabını verdi. Allah ve Resulünü canımızdan herkesten ve her şeyden çok sevmenin yolu O’nu tanımaktan, bilmekten, ahlakıyla ahlaklan- maktan geçer. O ki bizlere Allah’ı öğretti. Başımıza gelecekleri haber verdi, ölümün korkunçluğunu giderdi. Ölümü sevgiliye kavuşma vuslat haline getirdi. Gönül huzurunun aile saadetinin, milletçe bir olmanın iri olmanın, diri olmanın, yardımlaşmanın, kucaklaşmanın yollarını gösterdi. Dünyamızı bir cennet ahretimizi ayrı bir cennet haline getirdi. Doğduğu andan beri ümmeti ümmeti dedi üzerimize titredi. Ümmetinin derdiyle hemdert oldu, tasasıyla tasalandı, sabahlara kadar topukları şişene dek ümmeti için secdelerde Rabbimize göz yaşı döktü. لَقَدْ جَاءكُمْ رَسُولٌ مِّنْ أَنفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُم بِالْمُؤْمِنِينَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ “Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.” (TEVBE 128 ) O (s.a.v) ki; Asla yalan söylemedi, emanete hıyanetlik etmedi, dostları ve kendisine inananlarla beraber kendisini kabul etmeyen ve hatta kendisine düşmanlık besleyenler dahi güvenirliği hakkında asla muhalif bir şey söyleyemedi. Hep şefkat ve merhamet timsaliydi. Nazikti, kendisinden asla kötü bir söz çıkmamıştı. Mütevazı ve sade bir yaşantıya sahip idi. Vefakâr bir eş cefakâr bir aile reisiydi. İnsan haklarına riayeti emretti. Adaleti, ilmi, eğitim ve öğretimi tavsiye etti. İyi huy ve davranışların hepsi kendisinde toplanmış, kötü huy ve çirkin davranışların kendisinden uzak idi. Asla akraba ve komşuluk ilişkilerini kesmedi. O(s.a.v) ki Kainatı kendisi için yaradan Allah’a kendisini adayan bir peygamberdi. O(s.a.v) ki alemlere rahmet olarak gönderilmiş bir uyarıcı, bir kurtarıcı, bir müjdeci peygamberdi. O(s.a.v) ki hem Allah’ın kulu hem de Allah’ın insanlara elçisiydi.
Peki O olmasaydı ne olurdu?
Doğmazdı kalbe iman, inmezdi arza Kur’ân,
Sayende erdi insan tevhide, yoksa putlar, Gün görmeden baharlar, sislerle örtülürdü,
Al kan, figan içinde te’yid ederdi zulmü;
Öyle ise geliniz yaşantımızı düzgün hale getirmek, doğrular içinde olup yanlışlıklardan uzak durmak, sevgi dolu muhabbet içerisinde bir hayat geçirmek ve sonuçta güzel bir ölüm mutlu bir ahiret hayatı geçirmek için, insanlığın yeniden Muhammedi bir dirilişle dirilmesi için gözümüzün nuru, kalbimizin aydınlığı, gönlümüzün süruru olan ve Ümmeti olmakla şeref duyduğumuz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s.) Efendimize tabi olmalı, O’nun o eşsiz ahlakını hayatımıza aktarmalıyız. Üstad Necip Fazılın ‘Efendim, Müjdecim, Kurtarıcım, Peygamberim sana uymayan ölçü hayat olsa teperim.’ Düsturunu bizlerde şiar edinmeliyiz. Bu Mevlid gecesini bir fırsat bilmeli Veladeti Muhammedi ile, Muhammedi bir diriliş yaparak gönül dünyamızı aydınlatmalıyız. Netice olarak Kandil geceleri Müslümanların sınırsız merhamet ve af sahibi olan Yüce Allah’a sığınarak günahlardan arındığı ilahi lütuf ve ikramlara mazhar olduğu müstesna zaman dilimlerindendir. Mevlid kandili ise Efendiler efendisinin dünyaya teşrif gecesidir ki kainat onun hürmetine yaratılmış olan ve Cenabı Hakkın habibi ümmetin hidayet rehberidir. Dolayısıyla bu gece ayrı bir önemi ve değeri vardır. Uğruna alemlerin yaratıldığı peygamberin varlık aleminde var olduğu gecenin feyzini, bu gecede Rabbimizin cömertliğini siz düşünün. Öyleki bazı alimlere göre kadir gecesinden daha değerlidir çünkü Kur’anın kendisiyle indiği Peygamberin dünyaya teşrif gecesidir.Akıllı mümin bu gecenin kıymetini bilmesi ve değerlendirmesi gerekir. O halde geliniz bu geceyi nasıl ihya etmemiz gerekir şöyle sıralayalım:
إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا أَيُّهَا الَّذِينَآمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيماً
“Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât ve selam edin.”
Ömer CEYLAN Sırakonak Mah.Camii İmam-Hatibi 02/01/2015-İspir/Erz. |
3543 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |