• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/sunumvaaz.vaaz
  • https://www.instagram.com/sunum.vaaz/
  • https://www.youtube.com/channel/UCrOVK1v-SpWyJl9iE8YTMdA
Üyelik Girişi
Site Haritası
Takvim
Mübarek Geceler

Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.066234.2027
Euro37.991438.1437
ÖRNEK BİR VAAZ PLANI VE VAAZ DUASI
VAAZ HAZIRLAMA VE SUNMA TEKNİKLERİ
CAMİ VE MESCİDLERİN ÖNEMİ VAAZI 3

CAMİ VE MESCİDLERİN ÖNEMİ

Câmi ve mescidler, İslam’ın temel müesseselerinden birisi hatta en başta gelenidir. Yüce Mevla’ya topluca ibadet etmek üzere yapılan bu mabetler birer “beytullah” yani Allah’ın evidir.

“Câmi: Toplayıcı, toplayan, kaplayan, Müslümanların ibadet gayesiyle toplandıkları yer, ma’bed.

“Câmi terimi (cemaatleri) bir araya getiren mescid anlamındaki “el-Mescidü’l-Câmi”den kısaltılarak sonradan kullanılmaya başlanmıştır.

Kur’an’da, hadislerde ve ilk tarihi kaynaklarda “câmi” yerine “mescid” kelimesi geçmektedir. “Mescid”,  “secde edilen yer” anlamında bir mekan ismidir. Namazın başka rükünleri de olmasına rağmen, ibadet edilen yer, önemine binaen secdeye izafe edilmiştir. İnsanın daha ilk yaratılışında şahit olduğu secde (Bakara, 2/34) hürmet ve tazimin en güzel ifadesidir. Hz. Peygamber (sav) onu, kulun Allah’a en yakın anı olarak vasıflandırmıştır. (Nesai, Tatbik, 78) İçinde Allah’a  ibadet edilen her yere mescid denilmiştir. (Şamil İslam Ans. Cami maddesi)

Günümüzde ise halk arasında büyük ibadet yerlerine câmi, küçüklerine ise mescid denilmektedir. Kur’an-ı Kerim, insanlar için kurulan ilk ibadet evinin Mekke’de bulunan Kâbe olduğunu bildiriyor. (Al-i İman, 3/96) Kâbe’nin de Hz. Adem zamanında inşa edildiğini tarihi kaynaklardan öğreniyoruz. (Ezraki, Ahbaru Mekke, I, 36) Bu bilgiler ışığında mabedlerin de insanlığın tarihiyle başladığını söyleyebiliriz. İnsan, yerleşeceği yere kendi evinden önce “ibadet edeceği bir ev” inşa ediyor. Bunun içindir ki Müslümanlar, tarih boyunca bu Allah evlerine büyük önem vermişlerdir. Fethettikleri, ulaşabildikleri yere mescid inşa etmişlerdir. İslam’da kurumlaşma câmilerle başlamıştır. Hz. Peygamber (sav) Mekke’den Medine’ye hicret ederken, kısa bir müddet Medine’nin dışında bulunan Kuba köyünde kalmıştı. Bu esnada Kuba mescidi adıyla anılan mescidi inşa ettirmiş, hatta bizzat kendileri de inşasına yardım etmiştir. Medine’ye vardıklarında ise Mescid-i Nebevi’yi ashabıyla birlikte inşa etti. Bu mescidle beraber, “elçilerin kabul edildiği bir bölge, avlu duvarlarına bitişik ama kapıları içeri açılan, Hz. Peygamber ve eşlerine ait evler, Suffe adı verilen bir yatılı okul ve buna bağlı olarak misafirlerin kalabileceği misafirhane, en geride (dışta) de misafir develeri ve zekat mallarının konabileceği bir mekan yer alıyordu. (Muhammed Hamidullah, İslam Müesseselerine Giriş, 56, 57) Peygamber efendimizin ilk olarak mescid inşa etmesi, mescid ve câmilerin önemini ortaya koyuyordu. Hatta ilk zamanlarda sadece ibadet yeri olarak değil aynı zamanda ilk üniversitenin temeli olan ve Suffe adı verilen okul olarak da vazife görüyordu. “Ayrıca, İslam’ın temel niteliğine uygun olarak dini ve dünyevi işler birlikte yürütülüyor, namazlar topluca burada kılınıyor, elçiler burada kabul ediliyor, mali durumlar burada görüşülüyordu.( Muhammed Hamidullah, age, 61)

İşte Medine’de müminlerin Hz. Peygamber çevresinde birleştikleri merkez, Mescid-i Nebevi idi ve merkez olması sebebiyle Peygamberimiz halkın bütün işlerini bu mescidde görüşür ve hallederdi.

Daha sonraları ise şartlar değiştikçe, ihtiyaçlara binaen camilerde görülen bazı işler yerini bağımsız yeni kurumlara bırakmıştır.

Camilerimiz İslam’ın sembolü olmuşlardır. Bunun için Müslüman toplumlar câmi yapımına büyük önem vermişler ve câmi merkezli şehirler, beldeler oluşturmuşlardır. Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah (cc) şöyle buyuruyor: Allah'ın mescitlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır.” (Tövbe, 9/18) Bu ayette Yüce Mevla mescidlerin yapılmasından bahsetmektedir. “Mescidi imar etmek/yapmak; ona devam etmek, orada kalmak ve Allah’a ibadet etmek, onu inşa ve tamir etmektir. Mescidlerin imarı, maddi ve manevi olmak üzere iki çeşittir. Maddi imar; inşa ve yapımı, temizlenmesi, tefrişi, lambalarla aydınlatılması, mescidlere girmek ve mescidleri doldurmaktır. Manevi imarı ise, namazla, Allah’ı zikirle, itikat ve ibadet için ziyaretle olur. Camide ilim okumak da zikirden sayılır.” (Vehbe Zuhayli, Tefsirü’l-Münir, V, 340)

Peygamber efendimiz de cami yaptırmakla ilgili olarak şöyle buyuruyor: “Kim Allah rızasını gözeterek, Allah için bir mescid yaptırırsa, Allah da onun için cennette bir köşk yaptırır.” (Müslim, Zühd, 3) Ahmed b. Hanbel’in İbn Abbas’tan merfu olarak rivayet ettiği bir başka hadiste ise Efendimiz “Kim tavuk folluğu kadar bile olsa, Allah için bir yaptırırsa Allah da onun için cennette bir ev yaptırır.” Buyurmuşlardır.

Mescidlerin manevi imarı ile ilgili olarak Hz. Peygamber efendimiz şöyle buyuruyor: “Bir adamın mescidlere gidip gelmeyi alışkanlık haline getirdiğini görürseniz, onun imanlı olduğuna şehadet ediniz. Çünkü Cenab-ı Allah: Allah’ın mescidlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimseler imar eder” buyuruyor.” (  (Vehbe Zuhayli, age, V, 343)

Bir ilahi hadiste ise Allah’u Teala’nın şöyle buyurduğu bildiriliyor: “Ben yeryüzü halkına azap etmeyi murat ettiğimde, mescidleri inşa, tamir, tanzif ve tenvir edenleri,  benim rızam için sevişenleri ve seher vakitlerinde istiğfar edenleri görünce onlara azap etmekten vazgeçerim.” (Hasan Hüsnü Erdem, İlahi Hadisler, 28) Yukarıda zikrettiğimiz ayet ve hadislerden de anlaşılacağı üzere mescidleri hem maddi hem de manevi yönden imar etmek önemli görevlerimizden biri olmalıdır.

İslam’ın şartlarından biri olan namaz ibadetinin , Peygamberimiz camilerde cemaatle  kılınmasını teşvik etmiş, cemaatle kılınan namazın daha faziletli olduğunu, sabah akşam mescide gidip gelenin cennette ikramının hazırlandığının, kalbi mescide bağlı olan kişinin kıyamet gününde Allah’ın gölgesi ile gölgeleneceğini, uzakta bulunanların mescide gelmek için daha çok yürüdükleri için sevaplarının da daha çok olacağını müjdelemiş, cemaate gelmeyenlerin de gidip evlerini yakayım diye içinden geçirdiğini bildirerek uyarmıştır. (Buhari, Muhtasar-ı Tecrid-i Sarih, Kitabü’l-Ezan, 389-92; 396, 397)

Cami ve cemaatin önemi bu hadislerde açık bir şekilde bildirilmiştir. Camide Müslümanlar günde en az beş defa bir araya gelerek topluca namazlarını eda ederler. Namazlarımızda Mescidü’l-Haram’da bulunan Kabe’ye doğru yöneliriz. Bundan dolayıdır ki camiler de Kabe’nin birer şubesi gibidirler.

Kur’an-ı Kerim’de Allah Teala “Allah’ın mescidlerinde onun adının anılmasını yasak eden ve onların yıkılması için çalışandan kim daha zalimdir.” (Bakara, 2/114) buyurarak camilere düşmanlık edip, onların harap olmasını isteyen ve orada Allah’ın anılmasına engel olanların en zalim kişiler olduğunu bizlere bildirmiştir.

Müslümanlar, camilerine sahip çıkarak, gerek yapımı, gerekse kullanımını müşrik, münafık gibi kimselere bırakmamalıdır. “Mescid-i Dırar” örneğinde olduğu gibi camilerde zararlı faaliyetlerde bulunmak, küfre yardım etmek müminlerin arasına ayrılık sokmak ve Allah’a ve Rasulüne karşı savaşanlara üs olarak kullandırtmak yasaklanmıştır. (Tövbe, 9/17-18, 107) Ayrıca böyle mescidlerde namaza durmak da yasaklanmıştır. (Tövbe, 9/108)

Kur’an-ı Kerim’de başka bir ayette “Şüphesiz mescidler, Allah’ındır. O halde Allah ile birlikte hiç kimseye kulluk etmeyin.” (Cin, 72/18) buyurularak mescidlerin Allah’ın birer evi olduğu hususu özellikle belirtilmiştir. Mescidler Allah’ın rızası doğrultusunda kullanılmalı, İslam’a uymayan her şey camilerden uzaklaştırılmalıdır. Cami ve mescidlerin  toplumsal hayatımız açısından işlevlerini ve fonksiyonlarını bilirsek önemini de daha iyi kavramış oluruz.

CAMİLERİN İŞLEV VE FONKSİYONLARI

1-Camiler yerleşim merkezlerinin teşekkülünde belirleyici rol oynamışlardır. Müslüman toplumlar cami merkezli şehirler kurduğu gibi bir şehirde cami ve mescidlerin bulunması o şehrin İslam şehri olduğunun alameti olmuştur.

2-Camiler, Müslümanların problemlerinin çözüme kavuşturulduğu, birlik ve beraberliklerinin pekiştirildiği ve İslam kardeşliğinin temellerinin atıldığı böylece toplumda ortak bir şuurun oluşturulduğu kutsal mekanlardır.

3-Camiler ibadet yeri olması özelliğinin yanında; vaaz, hutbe ve irşat faaliyetlerinin yapılmasıyla birer yaygın din eğitim merkezleri görevini de üstlenmiştir. Ayrıca çeşitli kurslarla genç, yaşlı, istekli olan kimselere din eğitim ve öğretim hizmetleri verilmektedir.

4-Günde 5 vakit camilerde okunan ezanlarla Müslümanlar namaza çağrılmakta, aynı zamanda da topluma “zaman bilinci” kazandırılmaktadır. Böylece Müslüman halklar hem ibadetlerini zamanında ve cemaatle yapmakta hem de zamanlarını ayarlayarak daha iyi değerlendirmektedirler.

5-Camilerde namaz kılan Müslümanlar, genç, yaşlı, fakir, zengin, amir, memur hangi meslek ve statüde bulunursa bulunsun aynı safta yan yana durarak her türlü ayrılıkçı fikir ve tutumu bir kenara atmış olurlar. Böylece toplumsal kaynaşma ve bütünleşme sağlanmış olur.

6-Camilerde imama uyularak cemaatle kılınan namazlarda, Müslümanlar aynı hareketleri imam önderliğinde aynı anda yaparak, liderlere uymayı ve disiplin eğitimini öğrenmiş olurlar.

7-Camiler, İslam ümmetinin temellerinin atıldığı, aynı kıbleye yönelerek “kıble bilincinin” kazanıldığı, küçük-büyük cemaatlerin oluşturulduğu ve Yaradan’a misafir olunduğu yerlerdir.

8-Camiler birer kültür merkezleridir. Özellikle Osmanlılar döneminde camiler külliyeleri ile birlikte inşa edilerek, kültür merkezleri olmuşlardır. Günümüzde de camilerin yanına Kur’an kursları, toplantı salonları, kütüphaneler, aşevleri yapılmalı; insanlara faydalı çeşitli kurslar açılarak da hem ibadet yeri ve hem de ilim, sanat ve kültür merkezleri haline getirilmelidir.

9-Camilere çocukların da getirilmesiyle, onların toplumsallaştırılmasına katkıda bulunulmuş olur. Ayrıca camiler, genç ve yaşlılar arasında bir köprü vazifesi görür.

Camilerin fonksiyon ve işlevleri ilk zamandan günümüze kadar devam etmiştir. Ancak Müslümanların şart ve durumlarına göre değişmektedir. Yukarıda saydığımız maddeler çoğaltılabilir. Sanırım saydıklarımız camilerin önemini yeteri kadar ortaya koymaktadır.

“Son olarak, bir hususa daha dikkatinizi çekmek istiyorum: Câmi yapmak, câmilere sahip çıkmak çok önemli olmakla birlikte; İslam’ı câmilere hapsetmemek, yani sadece câmi müslümanı olmamak, bundan daha önemlidir. Camideki hayat başka, cami dışındaki hayat başka olursa; dinimizi çarşıya, pazara, dükkana, evimize taşıyamazsak; yani gerçek İslam insanı olamazsak bu çelişki olur, câmilerden umulan neticeye aykırı olur. Demek ki câmi yapmak kadar, câmilere layık cemaatler yetiştirmek ve olmak da son derece önemli bir husustur.

Yüce Allah’tan niyazımız, bizleri câmilere layık cemaatler eylemesi ve bu mübarek yerlere maddi ve manevi emeği ve hizmeti geçen herkesi rızasına kavuşturmasıdır.( Abdurrahman Çetin, Hitabet ve İrşat,  240)

 

                                                                                                              Mehmet Eser

                                                                                                                  Vaiz

                                                                                                                     30-09-2004

                                                                                                                           Konya

  
22898 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi97
Bugün Toplam230
Toplam Ziyaret1646921
Hava Durumu
Saat
Vaaza Başlama Duası

Mevlid Kandili Dua Örneği

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI

VAAZ KILAVUZU

VAAZ VE VAİZLİK SEMPOZYUMU I
VAAZ VE VAİZLİK SEMPOZYUMU 2