• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/sunumvaaz.vaaz
  • https://www.instagram.com/sunum.vaaz/
  • https://www.youtube.com/channel/UCrOVK1v-SpWyJl9iE8YTMdA
Üyelik Girişi
Site Haritası
Takvim
Mübarek Geceler

Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.066234.2027
Euro37.991438.1437
ÖRNEK BİR VAAZ PLANI VE VAAZ DUASI
VAAZ HAZIRLAMA VE SUNMA TEKNİKLERİ
ÜÇ AYLARIN TOPLUM HAYATINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ

ÜÇ AYLARIN TOPLUM HAYATINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ

 

شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِي أُنْزِلَ فِيهِ الْقُرْآَنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدَى……

 وَإِذَا سَأَلَكَ عِبَادِي عَنِّي فَإِنِّي قَرِيبٌ أُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ إِذَا دَعَانِ فَلْيَسْتَجِيبُوا لِي وَلْيُؤْمِنُوا بِي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ

 Ramazan ayı öyle bir ay ki, insanlık için bir kılavuz olan, içerisinde yol gösterici ve hakkı batıldan ayırıcı apaçık mesajlar bulunan Kur’an o ayda indi.” (Bakara 185)

Mübarek Receb ayına giriyoruz/girdik. Şaban ve ardından Kur’an ayı Ramazan. Bu üç ay halkımızın ortak hafızasına “üç aylar” şeklinde nakşolmuş. Bu “nassî” olmaktan çok “hissî” bir niteleme olsa da, aslına bakarsanız güzel bir hassasiyeti yansıtıyor. Peygamberimizin yaşam tarzının Müslüman halkların muhayyilesinde nasıl özümsendiğinin de bir göstergesi.

Kameri aylardan peş peşe gelen üç ay olan Receb, Şaban ve Ramazan ayları Müslüman halkımızın ortak hafızasında “üç aylar” olarak şöhret bulsa da, aslında Receb de Şaban da tüm kutsallığını ve bereketini en arkadan gelen Ramazandan alıyorlar. Yani Receb de Şaban da Ramazanı haber veren aylar. Ramazan, içerisinde bir insan ömründen daha hayırlı bir gece barındıran ay.

Ramazanı böylesine değerli, böylesine mübarek kılan şey hiç şüphesiz vahyin onda nazil olmaya başlaması.

Sahih sünnette Receb ve Şabana yapılan vurgunun mahiyetini iyice incelediğimizde görürüz ki bu aylar Ramazana hazırlık aylarıdır.

Efendimiz Ramazan öncesindeki bu iki ayı muazzam Ramazanın rahmet ve bereketinden azami istifadeyi sağlamak için ruhen, kalben, aklen, fikren, bedenen bir hazırlık dönemi olarak değerlendirmiştir.

Rasulullah’ın Receb ayı girince yaptığı

وأخرج البزار والطبراني في الأوسط والبيهقي في شعب الإِيمان وضعفه عن أنس « أن النبي صلى الله عليه وسلم كان إذا دخل رجب قال : اللهم بارك لنا في رجب وشعبان وبلغنا رمضان.

 (Allah’ım! Bize Receb ve Şabanı mübarek kıl ve bizi Ramazana kavuştur) mevsuk duasından da açıkça anlaşılmaktadır ki, Receb ve Şabanın ayrıcalığı Ramazanı haber vermelerinden kaynaklanmaktadır.

Rasulullah, Ramazana hazırlığa neden bu kadar önem vermiştir?

Bunun asgari iki nedeni vardır: Birincisi Ramazanın yüceliğini gönüllere hissettirmek, ikincisi ise Ramazanın bereketinden azami oranda yararlanmak için ona hazırlıklı girmek.

Ramazan öyle bir Sultan ki, o gönüllerimize ve hayatımıza konuk olmadan gönüllerimizin bu şerefli konuğa hazır olması gerekiyor.

Geçen zamanın getirdiği kirin, isin, pasın temizlenip kalp sarayının ayların sultanı olan Kur’an ayına hazırlanması gerekiyor. Her mü’min, kendi gönlünü, Kur’an’ın nazil olduğu ilk gönle mümkün olduğunca benzetebilme, ona yaklaştırabilme çabası içerisinde olmalıdır. Ki Kur’an o kalbe de konuk olsun, manalarını o yüreğin sahibine de açsın.

 

Recebin girişiyle başlayıp Ramazana yaklaştıkça artan bir nafile ibadet temposunu Rasulullah’ın benimsediği, sahih sünnetten açıkça anlaşılıyor. Bu süreçte nafile oruçlarını, bizim “sünnet” adıyla kıldığımız nafile namazlarını artırıyor. Manevi ilgisini daha bir yoğunlaştırıyor.

سنن أبي داود - (ج 6 / ص 406) سَأَلْتُ سَعِيدَ بْنَ جُبَيْرٍ عَنْ صِيَامِ رَجَبٍ فَقَالَ أَخْبَرَنِي ابْنُ عَبَّاسٍ

أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ يَصُومُ حَتَّى نَقُولَ لَا يُفْطِرُ وَيُفْطِرُ حَتَّى نَقُولَ لَا يَصُومُ

 

سنن النسائي - (ج 8 / ص   59أُسَامَةُ بْنُ زَيْدٍ قَالَ

قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ لَمْ أَرَكَ تَصُومُ شَهْرًا مِنْ الشُّهُورِ مَا تَصُومُ مِنْ شَعْبَانَ قَالَ ذَلِكَ شَهْرٌ يَغْفُلُ النَّاسُ عَنْهُ بَيْنَ رَجَبٍ وَرَمَضَانَ وَهُوَ شَهْرٌ تُرْفَعُ فِيهِ الْأَعْمَالُ إِلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ فَأُحِبُّ أَنْ يُرْفَعَ عَمَلِي وَأَنَا صَائِمٌ

 

Rasulullah’ın bu hali, “Ramazanın çekim alanına” girenlerin ne yapması gerektiği konusunda her mü’min için örneklik oluşturuyor.

 

Bütün bunlardan anlaşılan o ki; Ramazan çekim gücü çok yüksek olan, zamana ilişkin manevi bir çekim merkezidir. Yani, özellikli ve yoğunlaştırılmış bir zaman parçasıdır. Onun çekim gücü o kadar yüksektir ki, ona duyarlı olan yürekleri daha iki aylık bir yoldan harekete geçirmektedir. Bu da Ramazanın çekim alanının çok geniş olduğunun göstergesidir.

Fakat onun çekim alanına girmek için tek başına Ramazanın çekim gücü yeterli olmamaktadır. Ramazanın çekim gücü etkisini tıpkı bir mıknatıs gibi ancak cevher bulunan yerde gösterecektir.

 

Evet, açıkça anlaşıldı ki, Ramazan tüm değerini vahyin kendisinde inmeye başlamasından almaktadır. O halde Receb ve Şaban değerlerini neden almaktadır?

Elbette açık: Ramazan’a komşu olmalarından.

Güzele komşu olan da güzelleşir. Gül ağacının dibindeki toprak gül kokar. Receb ve Şaban gül ağacının dibinin toprağına benzerler. Rivayetlerin bütünüyle okunmasından şunu anlıyoruz: Recebin başlangıcından itibaren Hz. Peygamber, nafile oruç ve namazları artırıyordu. Ramazan’a 15 gün kala bu artırma zirveye çıkıyordu.

 

ÜÇ AYLARIN TOPLUM HAYATINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ

 

 يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَلْتَنْظُرْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ لِغَدٍ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ (18) وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ نَسُوا اللَّهَ فَأَنْسَاهُمْ أَنْفُسَهُمْ أُولَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ

Ey inananlar! (Allah’ın yasakladığı herşeyden Allah adına uzak durun ve) Allah’tan sakının. Herkes yarın için (kıyamet günü için) neler hazırladığına baksın. Allah’ın emirlerini yerine getirmemek ve yasaklarına uymamak suretiyle Allah’tan çekinin. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan (en ince noktasına kadar) haberdardır.”[Haşr: 18] buyurmaktadır.

Görülüyorki, Cenab-ı Hak, insana yaptığı işlerine ve ibadetine göre değer vermekte ve bu işleri ne maksatla yaptığına bakmaktadır. Sevgili Peygamberimize hitaben:

قُلْ مَا يَعْبَأُ بِكُمْ رَبِّي لَوْلَا دُعَاؤُكُمْ فَقَدْ كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَامًا

“(Habibim) de ki: Eğer duanız ve ibadetiniz olmasa, Rabbiniz size ne diye değer versin...”[Furkan:77]

 

 

 

Milletimizin büyük çoğunluğu dînî gün ve gecelerimizi sevinçle karşılarlar, tebrikleşirler, camilere dolarlar.

Asırlardan beri bütün müslümanlar, pek feyizli, bereketli ve birbirinden sevap ve fazilet bakımından pek güzel ve bir nevi hasat mevsimi olan bu üç aylara erişmenin manevî hazzını duymuşlar ve hatta birçok kardeşlerimiz bu mübarek ayları oruçlu geçirmişlerdir.

 

Mübarek geceler denince, ülkemizde “Kandiller” veya “Kandil Geceleri” tabir edilen (takvimdeki sırasına göre)

-          Recep ayı içerisindeki Regaib ve Mirâc,

-          Şaban ayı içerisindeki Berat,

-          Ramazan ayı içerisindeki Kadir gecesi

-          Mevlid kandili,

-          Her haftanın Cuma gecesi,

-          Ramazan ve Kurban bayramı geceleri,

-          Âşûrâ Günü.

 

 

 

Üç ayların, mübarek gün ve gecelerin, halka mal olup zihinlerde yer edebilmeleri için şimdiye kadar alışılagelmiş anlamını ve değerlendirme usûlünü muhafaza etmekle birlikte yeni bazı unsurlar da katma gereğine inanmaktayız. Bu cümleden olmak üzere, fert olarak yapabileceğimiz pratik birkaç noktayı, şahsî mülâhaza olarak arz etmek istiyoruz.

 

Aile İçinde Mübarek Günler:

 

 Aile eğitiminde direkt olarak anlatma ile birlikte “pasif eğitim” denebilecek dolaylı anlatmanın da önemi inkâr edilemez. Dolayısıyla, mübarek günlerin manasını ve o günlerde cereyan eden olayları, muteber kaynaklardan aile fertlerine anlatıp ibadet temposunu diğer günlere nazaran artırmanın yanısıra şu işler de yapılabilir:

-          Maddî imkânlar elveriyorsa fazladan, elvermiyorsa, almak mecburiyetinde olduğumuz bir şeyi, “o günün hatırasına bir hediye” olarak aile fertlerimize takdim edebiliriz. Böylece, özellikle çocukların zihninde, o gün daha etkili bir şekilde yer edecektir. “Babam bana bu ayakkabıyı, Berat Gecesi hediyesi olarak aldı” diyerek, o günün dğer arkadaşlarının zihninde de bir yer işgal etmesine sebebiyet verecektir.

-          Hanımımıza böyle bir hediye ya da bir çiçek takdim etmemiz, hem sevgi bağlarını perçinleyecek hem de komşu ve akrabalar da uzun süre o günün hatırasını canlı tutarak konuşulmasına neden olacaktır.

-          Dindarlığının artmasını istediğimiz bir insana, o günün hatırasına vereceğimiz küçük bir hediye belki de o insanın istikamet bulmasına vesile olacaktır.

-          Ayrıca, birbirine kırılmış akraba ve dostların, daha geniş manada Müslümanların barışmasını, o günleri de vesile kılarak sağlarsak, bir taşla iki kuş vurmuş ve o günü zihinlere nakşetmiş oluruz.

-          Daha önce düşündüğümüz akraba ve komşu davetini o güne denk getirerek, hem yapacağımız şeyi yapmış olur hem de o günün hatırasına yaptığımızı hissettirip zihinlerde kalmasına çalışırız.

-          Çocuklarımız o gün vesilesiyle arkadaşlarını yemeğe davet edebilirler. Bir de imkânımız ölçüsünde onlara yine o gün adına birer hediye takdim edersek gönüllerine girmek için geniş bir kapı açarız kanaatindeyiz. Bunun arkasından gelebilecek bir İslâmî tebliğe de hazır hale gelirler. İşin en önemli tarafı, bütün bu hediyeleşme, davet ve geziler yapılırken, mübarek bir gün adına yapıldığından ötürü, dinin yasakladığı hal, hareket ve sözlerden de mecburî olarak kaçınılmış olacaktır.

-          Çocuklarımıza ileride gelecek mübarek bir günde açıp içindeki paralarla yine o günün münasebetiyle harcamalarını sağlayacak bir kumbara edindirebiliriz. Çocuk, hem de o günü sık sık zihninde evirip çevirir, hem de alışılmış olur. Arkadaşlarına o gün hediyeler alabileceğini ve bazı ihtiyaçlarını karşılayabileceğini de hatırlatmış olur. Bütün bunlarla çocuk, bizim günlerimize önem vermiş, istenmeyen gün ve gecelerle ilgilenmesine sebep veren boşluklarını doldurmuş ve Batı kültürü karşısında duyduğu ezikliği de bertaraf etmiş olur.

 

Çarşı ve Pazarda Mübarek Günler:

 

Mübarek günlerde yapılması alışılagelen hususların yanısıra o günlere ait genel bir havayı estirip devamını sağlamak için çarşı ve pazarda da değişik bazı girişimlerde bulunulabilir kanaatini taşıyoruz. Bir iki noktayı, benzer ve daha güzellerine misal teşkil etmesi gayesiyle zikretmek istiyoruz:

-          Büyük firmaların planladıkları kampanyaları, yakın bir mübarek günün adıyla yapmaları ve kampanya gereği zaten bastırıp dağıtma durumunda oldukları broşür ve afişlerde o günü zikretmeleri düşünülebilir. Böylece geniş kitlelere o günü ismen de olsa ulaştırma imkânı olur, hem de o günün bereketinden –niyete göre- manevî olarak yararlanmış oluruz.

-          Büyük firma olmayan müstakil ferdî mağazaların da o günü vesile edinerek indirimli satışlar yapmaları ve bunu afişler asarak, broşürler dağıtarak hatta radyo ve televizyonda reklam yaptırarak halka duyurmaları yine bir taşla iki kuş vurmaya sebebiyet verebilir. Yılda üç-beş defa tekrarlanacak olan bu iş, geniş halk kitlelerinin zihninde o günü silinmez harflerle yazdırabilir. Belki de zaman içinde halk, o günlere alışverişlerini bile erteleyebilir. Bunun gerçekleşmesi durumunda bize ait günler diğerlerinin karşısında hakettikleri yere oturmuş olurlar.

-          İş sahiplerinin gazetelere verdikleri reklam tebriklerinin yanısıra, prosedürüne uygun bir şekilde bez tebrik afişleri asmaları da düşünülecek hususlardan biri olabilir. Her caddede birkaç afişin birer hafta bile olsa, askıda kaldığını hesaba katınca faydasını tartışmaya mahal kalmaz kanaatindeyiz.

-          Yine o günlere mahsus olmak üzere, alışveriş yapsın yapmasın, gelen her müşterinin kandilini tebrik edip bir çikolata ikram etmek, “medenî bir insan” yüklediği bir görev sayılabileceği gibi, hem bir centilmenlik hem de o günü hatırlatmanın en güzel yollarından biri olarak düşünülebilir. (...)

 

Tebrik kartı ve mübarek gecelerde tebrikleşme

 

Mübarek gün ve geceler münasebetiyle tebrik kartı postalamak ve telefon etmek öteden beri yapılan tatbikatlardan biridir. Ancak artık mektup ve kart gönderme işi tarihe karışmış durumda.

Ama gelişen teknolojiyi sayesinde bilgisayarımızın başında otururken, sevdiklerimize-dostlarımıza elektronik posta ile mesaj göndermek saniyelik bir işten ibarettir.

 

 

 

 

 

          Ferdi hayatımızda Üç aylar:

 

            Mübarek gün ve geceler, manevî birer ticaret hükmündedir. O günlerde tükenmez hazinelerin sahibi olan Allah, bire bin, yedi yüz bin... vermektedir. Zirve seviyede manevî bir kârla ahirete gitmek azminde olan bizler, bu günleri yine zirve seviyede değerlendirme yoluna gitmeliyiz.

 

ÜÇ AYLARI DEĞERLENDİRME YOLLARI

  1. İyi bir nefis muhasebesi; yaşantımızı gözden geçirme, Allah ve toplumla ilişkilerimizi gözden geçirmek.

عَنْ عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ قَالَ حَاسِبُوا أَنْفُسَكُمْ قَبْلَ أَنْ تُحَاسَبُوا وَتَزَيَّنُوا لِلْعَرْضِ الْأَكْبَرِ وَإِنَّمَا يَخِفُّ الْحِسَابُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَلَى مَنْ حَاسَبَ نَفْسَهُ فِي الدُّنْيَا

  1. Tevbe ve İstiğfar etmek.

فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنِّي لَأَسْتَغْفِرُ اللَّهَ فِي الْيَوْمِ سَبْعِينَ مَرَّةً

  1. Kur’an Üzerinde Çalışma: Çünkü üç ayların merkezinde Kur’an vardır. Bu çalışma; Kur’an okumayı öğrenme ve öğretme, anlama ve anlatma, yaşama ve yaşatma, düşünme ve düşündürme tarzında çok yönlüdür. Kur’an üzerinde yapacağımız bu ve benzeri çalışmalara bugün her yönden daha çok ihtiyacımız vardır.  
  2. Hz. Muhammed (S.A.V.)’i Daha İyi Tanımaya Yönelik Çalışma Yapmak:

 

Üç aylarda meydana gelen olayların kahramanı Sevgili Peygamberimizdir. Mübarek geceler onun hayatında vuku bulan önemli olayların ismi olmuştur. O ete kemiğe bürünmüş canlı Kur’an’dır. Hz. Muhammed (s.a.v.) Peygamberlikte zirve, insanlıkta modeldir. O’nun yirmi üç yıllık peygamberlik hayatı ana çizgileriyle, hatta kronolojik olarak detaya varan yönleriyle iyice bilinmelidir. Bu nedenle örnek ve önderimizi en iyi bir şekilde tanımak en güzel ibadettir. Her yıl Onun hayatını anlatan farklı bir eser okumak suretiyle hem farklı yönlerini tanımış ve hem de ruh dünyamızı onun aşkıyla yenilemiş oluruz.

  1. Nafile İbadetleri Çoğaltmak.  Zira Allah rasulü de öyle yaparlardı. Bu itibarla üç ayları bahara dönüştürmek için namaz, oruç ve benzeri nafile ibadetleri artırmak gerekir. Zira namaz kötülüklere sed, oruç  ise takva aracıdır.

 

İbadetleri artırmada şöyle bir yol izlenebilir.

Evvelâ farz olan namaz ve oruçların vaktinde edalarına önem verilmeli ve kazaya bırakılmamalıdır. Buna rağmen kaza durumu söz konusu olursa ilk fırsatta o yerine getirilmelidir.

İkinci olarak, namaz ve oruç ile ilgili kazalar tesbit edilmeli ve bir yere not edilerek yavaş yavaş ikmal edilmelidir. Kuvvetli ve farzlara tabi olan revâtip sünnetler hariç kazalar ile meşgul olmak daha uygun bir yoldur.

Üçüncü olarak, namaz, oruç ve benzeri nafileleri çoğaltmaya itina göstermeliyiz.

Oruçta; Pazartesi ve Perşembe, kamerî ayın 13, 14 ve 15. Günleri, mübarek gecelerin öncesi ve sonrası, bir gün oruç bir gün iftar (Savm-ı Davud) veya tamamı şeklinde bir yol izlenebilir. Bilindiği üzere Hz. Peygamber Receb’in tamamını oruçlu geçirmemiştir. Ama  Şaban’ın tamamını  oruçlu geçirdiği olmuştur.

 

Ülkemizde çok yaygın olan üç aylar (ın tamamını aralıksız tutma) anlayışı sünnetlerde yoktur. Buna rağmen tutulması halinde günah da söz konusu değildir. Bilakis sevap vardır. Ancak bunu sürekli yapanların sünnet bilinci ile bazen ara vermeleri sünnetin genel amacına daha uygundur. Çünkü sünnet bilinci ibadetlerin gelenek ve modaya dönüşmesine mâni olur.

 Keffaret oruçları bu aylarda tutulabilir.

Namaz ile ilgili naafilelerde revatip sünnetlerden sonra önceliği gece (teheccüd) namazlarına vermek daha iyidir. Daha önce de işaret ettiğimiz gibi gece, üç aylarda vurgulanan üç husustan biridir. Geceleri değerlendirmenin yegane yolu namaz değildir. Namazın dışında en güzel  ibadet şüphesiz ilimdir.

 

  1. Malî ibadetleri Çoğaltmak:

Öteden beri olgun mü’minler zekatı bu aylardan birinde, özellikle Ramazan’da vermişlerdir. Mâlî ibadetler şüphesiz zekattan ibaret değildir. Yedirme, içirme, giydirme, borç verme, hayır müesselerine yardım etmek vs. gibi infak kapsamına giren her davranış mâlî ibadetlerden sayılır. Cihad ayetlerinde:

لَكِنِ الرَّسُولُ وَالَّذِينَ آَمَنُوا مَعَهُ جَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ وَأُولَئِكَ لَهُمُ الْخَيْرَاتُ وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

“Mallarınızla ve canlarınızla”[Tevbe:88] şeklinde mallara öncelik verilmesi de dikkat çekicidir.

Mal konusunda cömert olmayan can konusunda hiç cömert olamaz. İşte bu aylar cimrilikten arınmak için birer fırsattır. Kur’an’da özellikle sevilen şeylerin verilmesine işaret edilmiş ve bu anlamlı verme olayına “birr” denmiştir.[Alü Imran:92]

 

لَنْ تَنَالُوا الْبِرَّ حَتَّى تُنْفِقُوا مِمَّا تُحِبُّونَ وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ شَيْءٍ فَإِنَّ اللَّهَ بِهِ عَلِيمٌ

 

 

Bu mübarek üç ayların Rabbimizin istediği manada ihya edilmesini, değerlendirilmesini ve bu mübarek ayların mü’minlerin mağfiret-i ilâhiyyeye nail olmalarına vesile olmasını ve bütün İslam alemine sulh ve huzur getirmesini Rabbimizden niyaz ederiz.

 

REGAİB KANDİLİ

Günlük hayatımızda her an gördüğümüz trafik ikaz levhaları gibi insan hayatında da belirgin işaretler ve dönüm noktaları vardır.  Bunlar, belirli günler, kandiller ve bayramlardır.

Kandiller zincirinin ilk halkası olan Regaip Kandilindeki “Regâip” kelimesi, Arapça bir kelime olan "re-ğa-be" kökünden gelmektedir. "re-ğa-be", kelime olarak, elde edilmesi arzu edilen değerler, herhangi bir şeyi istemek, arzulamak, ona karşı meyletmek ve onu elde etmek için çaba sarf etmek demektir. "Reğîb" kelimesi ise, "reğabe"den türemiş olan bir isimdir ve kendisine rağbet edilen, arzulanan, talep edilen şey demektir. Müennesi, "reğîbe"dir. "Reğîbe"nin çoğulu da "reğâib" dir. Tarihimizde Osmanlı padişahı II.Selim döneminde (1566-1574) camiler aydınlatılıp minarelerde kandiller yakılarak kutlandığı için bu gecelere kandil geceleri denilmiştir .

Regaip kandili bilhassa 18. asırda, tekke ve zaviyelerde gösterişli törenlerle kutlanmış, tasavvuf ehli olan şairlerce bu gece için "regâibiye" denilen şiirler yazılmıştır.

Regâib gecelerinde dua etmek, tevbe ve istiğfarda bulunmak, bu geceyi kutsal kabul ederek çeşitli ibâdetlerle geçirmek, genel olarak alimler arasında kabul görmüştür.

Regaibin diğer kandillerden farklı oluşu hem Recep ayında bulunması hem de Cuma gecesi oluşudur. Ayrıca Recep ayının hususiyetlerinden birisi de Regaib Kandili ve Mirac Kandili olarak bilinen iki kandilin bu ayda bulunmasındandır.

Bu günler ve geceler, kendimizi denetleme ve değerlendirme bakımından önemlidir.

 

خمس ليال لا ترد فيهن الدعوة: أول ليلة من رجب، وليلة النصف من شعبان، وليلة الجمعة، وليلة الفطر، وليلة النحر

 

 "Beş gece vardır ki onlarda yapılan dualar geriye çevrilmez. Recebin ilk (Cuma) gecesi, Şabanın ortasında bulunan gece, Cuma gecesi, Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı geceleridir . Bu sebeple Müslümanlar bu geceyi hep ihya etmişlerdir.

 

Hadislerin sıhhati tartışmalı olmakla beraber rivayetlerden anlaşıldığına göre Resul-i Ekrem (sav)’in recep ayına ayrı bir değer verdiği anlaşılmaktadır.

 

Regaib namazıyla ilgili rivayet  de hicri 5/miladi 12.asra dayanmaktadır .

 

 

إنَّكَ ما دعوتَني ورجوتَني غفرتُ لكَ عَلَى مَا كَانَ فيكَ ولا أُبالي. يا ابنَ آدمَ لوْ بَلَغَتْ ذُنُوبُكَ عَنَانَ السَّمَاءِ ثُمَّ استغفرتَني غفرتُ لكَ ولا أُبالي. يا ابنَ آدمَ إنَّكَ لوْ أتيتني بِقُرابِ الأَرْضِ خَطَايا ثُمَّ لَقِيتَني لا تُشرِكُ بي شيئاً لأتيتُكَ بِقُرابِهَا مَغفِرةً". 

 

Enes b. Malik (r.a.) Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim dedi:

“Allah Teâlâ şöyle buyurdu:

Ey Âdemoğlu! Sen bana dua ettiğin ve benden affını umduğun sürece, işlediğin günahlar ne kadar çok olursa olsun, onların büyüklüğüne bakmadan seni bağışlarım.

Ey Âdemoğlu! Günahların gökyüzünü kaplayacak kadar çok olsa, sonra da benden affını dilesen, seni affederim.

Ey Âdemoğlu! Sen yeryüzünü dolduracak kadar günahla karşıma gelsen; fakat bana hiçbir şeyi ortak koşmamış olsan, şüphesiz ben de seni yeryüzü dolusu bağışla karşılarım.”

 

Üzülerek belirteyim ki, üç ayların huzur ve maneviyat iklimine, dünyada ve yakın çevremizde savaşın, şiddet ve terörün, sonu gelmez kin ve ihtirasın, düşmanlık ve ayırımcılığın iyice tırmandığı ve bütün vicdan sahiplerini adeta acı ve gözyaşına boğduğu, umutsuzluk ve karamsarlığa sürüklediği bir ortamda giriyoruz. Hiç bir din, hiç bir mezhep ve hiçbir dindar, masum insanları, kadın ve çocukları, sivil yerleşim mekanlarını, hastane ve mabedleri hedef alan saldırıları hiçbir gerekçeyle ve kimden gelirse gelsin onaylayamaz. Din adamlarına düşen asıl görev barış ve huzuru, hoşgörü ve sevgiyi herkes için ve her zaman içtenlikle savunmak, herkesin gözü önünde cereyan eden bu insanlık dramının sorumlularını teşhis ederek ve kınayarak dinlerin kavga ortamına sürüklenmesine ve şerre alet kılınmasına fırsat vermemektir.

Bu duygu ve düşüncelerle Regaip Kandilinin aziz milletimizin ve bütün İslâm aleminin birlik ve beraberliğine vesile olmasını, insanlığın ortak huzurunu tehdit eden terör ve şiddetin, savaş ve düşmanlığın yerini birbirimizi olanca farklılıklarımızla severek ve sayarak barış içinde yaşama sorumluluğunun, barış ve huzurun almasını Cenâb-ı Allah'tan niyaz ediyorum.

 

  
7799 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi8
Bugün Toplam41
Toplam Ziyaret1646732
Hava Durumu
Saat
Vaaza Başlama Duası

Mevlid Kandili Dua Örneği

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI

VAAZ KILAVUZU

VAAZ VE VAİZLİK SEMPOZYUMU I
VAAZ VE VAİZLİK SEMPOZYUMU 2