• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/sunumvaaz.vaaz
  • https://www.instagram.com/sunum.vaaz/
  • https://www.youtube.com/channel/UCrOVK1v-SpWyJl9iE8YTMdA
Üyelik Girişi
Site Haritası
Takvim
Mübarek Geceler

Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.066234.2027
Euro37.991438.1437
ÖRNEK BİR VAAZ PLANI VE VAAZ DUASI
VAAZ HAZIRLAMA VE SUNMA TEKNİKLERİ
RAMAZAN BAYRAMI 2

RAMAZAN BAYRAM

Bayramlar; sevinç,neşe ve coşkunun topluca hissedildiği, paylaşıldığı ve yaşandığı müstesna günlerdir. 

Ramazan ayında; oruç ve fitrelerle, bedenimizin sadakasını verdik. Kılınan teravih namazları ile dini eğitimden geçtik. İbadetlerle ve Kuran tilaveti ile kalbimizi nurlandırdık, Vaazü nasihatlarla  beynimizi aydınlattık. Eğer bunları gerçekten yapabildiysek, coşkulu bir bayramı da hak ettik çok şükür. Hepimizin bayramı kutlu olsun. 

Bayramlarda ölmüşlerimize dua hediyesi,

 Hayattaki büyüklerimize saygı ve hürmet hediyesi, Dostlarımıza güler yüzle sevgi hediyesi,

Çocuklarımıza beğendikleri herhangi bir hediye sunmak durumundayız. Ben de sizlere güzel öğütlerle dolu bir bilgi buketi sunmak istiyorum.

Aziz cemaat, Bayram namazına kadarki 70 dakikalık süre içinde bu günkü vaazımızda imanın tadını hissettirmeye ve mutluluk yollarını örneklerle  göstermeye çalışacağız. Üç gündür özenle hazırladığım bu konuyu sabırla dinleyebilirseniz çok faydalanacağınız bir sohbet dinlemiş olacaksınız inşallah. Rabbim etkisini yaratsın.

•       İmanın tadı var mıdır? Varsa nasıldır?  Değerli mü’minler, ruhun gıdası olan imanın, rengi de vardır tadı da. İmanın rengi, güzel ahlak, tadı ise büyük bir mutluluktur. Önce imanın tadının nasıl bir şey olduğunu hissedelim,ardından bu tadın mutluluğa nasıl dönüşeceğini açıklamaya çalışalım: Tam bir iman ile imanın lezzeti  tadılabilmektedir. Peygamberimiz şöyle buyuruyor: “Kim, Allah’ı Rab, İslam’ı din, Muhammed’i resul kabul ederse, imanın tadına varmış demektir.” (Müslim,I/62)

•        Şu hadis-i şerif de bu lezzeti tatmanın yollarının gösteriyor:

ثلاث من كن فيه وجدبهن حلاوةالايمان

“Şu üç özellik kimde bulunursa imanın gerçek tadına

varmıştır: 1-Allah ve Resulünü her şeyden çok sevmek,

2-Sevdiğini Allah için sevmek,

3-İmandan sonra küfre dönmeyi ateşe atılmak kadar tehlikeli ve çirkin görmek.” (Buhari,İman,9; Edep,42)

•        Bu kimselere cehennem haramdır deniliyor bir başka hadis-i şerifte. (Müslim,İman,56; Tirmizi,iman,10)

•        Yani iman, sevgiyle kalbe yerleşmeli, diğer sevgilerin de imani bir gerekçesi olmalı. Kalp, çirkin işlere daima kapalı bulunmalı.

•        Peygamberimize “En üstün amel nedir?” diye soruluyor , Peygamberimiz; “Allah ve Resulüne iman etmektir” buyuruyor. Buna imanın tüm altı şartı da dahildir. “İman bir amel değil düşünce ve kabuldür” denilebilir.  İman, beynimizin ameli/eylemi/faaliyeti, sevgi, kalbimizin ameli, Güzel ahlak şahsiyetimizin ameli, ibadet yaşantımızın amelidir.

•        İmanın tadına sevgi ile eriliyor. İslam’ı severek yaşayanlar tadıyorlar bu lezzeti.  İmanın ifadesi ve ilanı ise kelime-i şahadet. Buyurun bir kez daha ilan edelim imanımızı

•        Küfre de günahı severek işleyenler doluyorlar. Her kes günah işlemektedir fakat günahından pişmanlık duymayan, hatta günahını sevenlerin durumu imani açıdan çok kritiktir. Günahını sevenler dinin dışında değilse eğer uçurumun kenarındadırlar.

•        Sevilen fikir benimsenir, özümsenir ve içselleştirilir.  Sevilen amel zor bile olsa insana kolay gelir, yormaz hatta zevk verir. Sabahtan akşama kadar oruç tutmak, günde beş vakit namaza ilaveten akşam yirmi rek’at teravih namazı kılmak imanı özümsememiş bir insana ceza gibi gelir. Oysa imanın tadını almış kimseler keşke Ramazan bitmeseydi diyorlar.

•        İmandan ve İslam’dan lezzet alamayan kimseler manen hasta kimselerdir.  Hasta kimselere en lezzetli yemekler bile tatsız gelir. İslam’dan haz alamayanlar kusuru kendilerinde aramalıdırlar. 

•        Severek benimsediğimiz iman ve İslam, hem dünyada hem de ahirette mutlu olmamıza yetecek bir atmosfer oluşturur. Yüca Allah; “Bu gün size dininizi  kemale erdirdim, üzerinize nimetimi tamamladım ve din olarak sizin için İslam’ı beğendim.” (Maide,3) buyuruyor. Hem Allah’ın bizim için yaptığı din tercihinde, hem de Peygamberimizin imanın tadına erenlerin tercihini belirtmede ( (رضي kelimesi kullanılıyor. Bir şeyden razı olmak, sıradan bir kabulden öte, onu içtenlikle benimsemek, yeterli bulmak, yani İslam’ın dışında herhangi bir adreste mutluluk aramamak anlamına gelir.  O halde şimdi de İslam’ın düşünce ve inanç dünyasında mutluluğun adreslerini birlikte aramaya koyulalım. (Saflarımız sıklaştıralım ve imanlarımızı tazelemek ve lezzetini tatmak için bir kelime-i şahadet daha getirelim)

Mutluluğun Yolları:

•        1- Öncelikle olaylara bakışımız, olaylar karşısında duruşumuz, hayattan beklentilerimiz,  beklentilerimi-zin gerçekçi olup olmadığını gözden geçirmeliyiz. “Güzel gören güzel düşünür,güzel düşünen hayattan lezzet alır.”

Yani karamsar değil iyimser olmak gerekiyor: Eshab, bir tabutun taşınmasından sonra cenaze çok ağırdı  ya Resulallah diyorlar. “Demek ki sevabı çokmuş”  diyor Efendimiz. Başka bir tabut için çok hafifti ya Resulallah diyorlar, “Demek ki günahı çok azmış” diyor buna da.

•        2-Sorumluluk Bilinciniz açık olsun. Kazandıran bir işiniz, büyük ve değerli bir hedefiniz olsun. “Boş duranı Allah sevmediği gibi şeytan da sevmez” derler. Kazandıkça, işe yarayan değerli biri olduğunuzu düşü-neceksiniz. Değerli bir hedefe ulaşma düşüncesi de insanın umudunu artırır, insanı hayata bağlar, işe motive eder.

•        Bir zamanlar, çok iyi eğitim almış fakat başı boş dolaşan bir kralın oğlu şeyhzade varmış,. Hayatın anlamsızlığından bahseder, intihar etmeyi bile düşündüğünü söylermiş. Babası bunu hayata bir türlü bağlayamamış. Sonra bir bilgini çağırarak oğlunu bir şekilde ikna etmesini istemiş.  Bir hafta içinde ikna edememesi halinde onu da cezalandıracağını söylemiş. Şeyhzadeyi ikna edemeyen bilgin, cezadan kurtulmak için saraydan kaçmış. Evine dönerken yolu üzerinde bir çobanla tanışmış. Çoban, köye bir iş için   gidip gelinceye kadar sürüye biraz bakıver demiş. Bu sırada kuzulardan biri uçurumdan dereye yuvarlanmış. Bilgin, sürü bana emanetti bu kuzuyu mutlaka kurtarmam lazım  diye düşünmüş. Çok uğraşmış, bin bir meşakkatle kuzuyu kurtarmış. Bu işin sonunda kuzuyu kurtardığı için çok mutlu olmuş ve bu sırada kralın ceza tehdidini hatta kendi evini ve işini bir an için unuttuğunu fark etmiş ve bu durumdan bir tecrübe çıkarmış. Tekrar kralın huzuruna çıkarak şu tavsiyelerde bulunmuş: “Efendim! Oğlunuza önemli görevler verin,onu boş bırakmayın. İşini belli zamanda bitirmesini ve size rapor sunmasını isteyin. O sizin verdiğiniz görevle uğraşırken aklına gelen lüzumsuz düşünceleri unutacaktır.”

•        Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz

Görünür kişinin rutbe-i aslı eserinde

Hayat nasıl olsa geçiyor. İşe yarayan işlerle meşgul olursanız hayatınız anlam kazanır ve siz de mutlu olursunuz.

3-Kanaatkar olunuz: Hayatta ihtiyaçların sınırı yoktur. Kanaatkarlığın, dolayısı ile mutluluğun düşmanı olan ihtiraslarımızı ve emellerimizi  gerçekleştirmek için daima mutluluğu ertelemek gibi bir yanlışlığı tekrarlıyoruz. Oysa emeller bir ömre sığmıyor. Mutluluğu emellerine ulaşmada arayanlar hiçbir zaman mutlu olamazlar çünkü  ömür biter emeller bitmez. Mutluluğu, çok mala sahip olmada arayanlar, akıl almaz bir yarışın içine girmektedirler. 

İmam-ı Azam iyi bir hoca olmasının yanında zengin bir tüccar idi. Ders esnasında kendisine bir haber geliyor ve Efendim, sizin malları getiren gemi Basra körfezinde batmış” diyorlar. İmam, “elhamdülillah” diyor. Daha sonra “Efendim, batan gemi sizin malları taşıyan gemi değilmiş”  diyorlar yine “elhamdülillah” diyor. İkisine de elhamdülillah demenizin sebebi nedir diye soruyor öğrencileri. Şöyle diyor: “İlk habere üzülmedim, demek ki kalbimde mal sevgisi yokmuş diye elhamdülillah dedim. İkincisine sevinmedim. Buna da aynı sebeple elhamdülillah dedim.”  “Kanaat, en büyük hazine”

4-Zararınıza bile olsa Dürüstlükten ayrılmayı-nız.  Üstlendiğin işi tam yaparsan, hileden uzak durursan, hakka hukuka titizlikle uyarsan, içi dışı  aynı bir insan olursan, başkalarını da kendin kadar düşünürsen dürüst bir insan olabilirsin. Dürüst insanın işi yolunda gider. Allah doğrunun daima yardımcısıdır.

Dürüst insana güvenilir,dostu ve seveni çok olur o da bununla mutlu olur.

•        Abbasi halifesi Harun Reşit zamanının ermiş kişisi Behlül Dana, çarşı ve pazarın denetim işini istiyor halifeden. O da veriyor. Behlül iki fırıncıyla konuşuyor. Biri ekmeğin gramını eksik tartan hilekar, diğeri dürüst. Hilekar olan hayatından,işinden memnun değil. Öbürü memnun. Behlül halifeye gelerek bu görevi bırakacağını Allah’ın yarattığı vicdanın bu denetim işini zaten yaptığını söylüyor. Şüpheli işlerde vicdanınıza sorun. Bizim huzurumuzu kaçıran vicdanlarımızdır, unutmayın.

•        Hilekarlar, ama herkes böyle yapıyor, zaman böyle gibi gerekçelerle vicdanlarını rahatlatmaya çalışıyorlar. Ankara da bir cemaatimiz vardı. Oduncu olan babasının mirasını istemedi. Kendisine üç daire düşüyordu,almadı.  Belediye şoförü  maaşı ile kirada kalıyor ve kıt kanaat geçiniyordu. Kendisine belediyede şeflik teklif etmişler. “Emaneti ehline verin.Ben şoförlüğü şeflikten daha iyi yaparım” demiş. Babası odunu ıslatarak, eksik tartarak satarmış. O da ben haramzade olmak istemiyorum demiş.Üstelik bu adam   kırk   yaşına kadar bir kez dahi olsun camiye ayak basmamış birisiydi. Ailesi de hiç camiye uğramayanlardanmış. Ben bunu kendisinden değil çocuğundan duydum.

•        5-Eş ve arkadaş seçiminde insani kalite tercih sebebiniz olsun. Akıllı düşman ahmak dosttan yeğdir derler. Kalitesiz insan bazen bilerek, bazen bilmeden arkadaşlarının başını belaya sokar. Nerede ne yapacağı belli olmaz. Ama akıllı düşmanın ne yapacağını tahmin eder tedbir alırsın. Hz Ömer, bir mecliste soruyor: Şu an duaların kabul saati olsa Allah’tan ne isterdiniz? Kimisi şu kadar malım olsa, kimisi altınım olsa, kimisi bineğim olsa ve bunlarla İslam’a hizmet etsem diyor. Hz Ömer ise şöyle diyor: Ben de isterim ki Hz Hamza gibi kahramanlar, Ebu Bekir gibi cömertler, İbn Mes’ud gibi alimler olsun. Zira basiretsiz insan, malını da yerli yerince kullanamaz.

•        Arkadaşlık ilişkilerinde kusurları affeden, iyilikleri unutmayan bir anlayışa sahip olmalıyız. İki samimi arkadaş çölde yürüyorlarmış. Bir tartışma sebebiyle biri diğerine tokat atmış. Tokadı yiyen kuma şöyle yazmış: “Bu gün en iyi arkadaşımdan tokat yedim.” Yola devam etmişler. Karşılarına bir gölet çıkmış. Serinlemek için suya girmişler. Tokat yiyen batağa saplanmış ve boğulmak üzere iken arkadaşı onu kurtarmış. Bu defa taşı kazıyarak şöyle yazmış: Bu gün en iyi arkadaşım hayatımı kurtardı.  Arkadaşı sormuş: “Neden öncekini kuma yazdığın halde bunu taşa yazdın?” Kötülüğü kuma yazdım ki bir iyilik rüzgarı onun üstünü örtebilsin. İyiliği taşa yazdım ki hiçbir zaman unutulmasın.

•        Kelime-i şahadet.

•        6-Paylaşmaktan zevk alan kimseler olun. Zira bütün dünyalar sizin olsa tek başınıza bir şey yapamazsınız. Tek başına hayatın bir kıymeti de olmaz lezzeti de. Özellikle duygular paylaşılmaya muhtaçtır. Sevinçler paylaşıldıkça artar, acılar paylaşıldıkça azalır. Bayramlar, ortak duygu ve sevincin paylaşılarak artırıldığı çok özel günler olmaktadır bu anlamda.

•        7-Eskilerin ve büyüklerin tecrübelerinden yararlanın. Tecrübelere zaten ağır bedeller ödenmiştir bir de siz ödeyerek kendinizi yormayın. Sıradan biri, kendi aklı ile idare eder. Akıllı insan başkalarının aklından da istifade eder.

•        8-Sevgiyi de mutluluğu da iyi niyetle,samimiyetle, güzel duygu ve düşüncelerle kendi içinizde oluşturur, geliştirir ve dostlarınıza ikram edersiniz. Başkalarının verdiği mutluluk geçici, kendi ürettiğiniz mutluluk kalıcıdır.  Öte yandan hayat hiç kimse için toz pembe değildir. Hayatta karşılaştığımız zorluklar,sıkıntılar hayatın tuzu biberidir. Zahmet olmadan rahmet olmuyor fakat sabreden dervişler mutlaka bir gün muradına eriyor.

•        Her işte önyargısız bir şekilde olayları anlamaya,çözümlemeye, sizi ve toplumunuzu  ilgilendiren kısmıyla ilgilenmeye çalışır, her işin iyi,güzel ve doğru olanına meylederseniz mutlu olma yönünde önemli bir mesafe kat etmiş olursunuz.

•        Özgür insanlar ancak mutlu olabilirler: Esir kimseler yada ruhunu esaretten kurtaramamış olanlar ancak sahiplerinin onlara lütfettiği kadar mutlu olabilirler.  İnsanın kendisi hakkında istediği kararı verebilmesi, iradesini istediği gibi kullanabilmesi ve faaliyetlerinde herhangi bir engelle karşılaşmaması şeklinde tarif edilebilir. Özgür insan, kişisel yeteneklerini geliştirebilir ve kendisini saygın bir birey olarak gerçekleştirebilir. Mutluluğun felsefesi özetle şunlardır:  Hep güzel ve doğru olanın özlemini taşımak,gerekeni yapmak,işini sevmek, paylaşmasını bilmek ve özverili olmak.

Hz Ömer zamanında Mısır valisinin oğlu itibarını kullanarak birini dövüyor. Dövülen şahıs, Halife Ömer’e bir mektup yazarak şikayetçi oluyor.  Hz Ömer, valiye bir mektup yazarak şöyle uyarıyor: Analarının hür olarak doğurduğu kimseleri sizler ne zamandan beri köleleştirdiniz?

Günümüzde kölelik ve esaret pek yok ama insanlar çoğu zaman tutkularının, ihtiraslarının, hayallerinin, paranın, makamın, şöhretin ve kadının tutkunu yani kölesi gibi olabiliyorlar. Bu tür duygular, kişiliğin gelişmesine ve mutluluğun hissedilmesine engeldir.

•        10-Güvenli bir ortamda kalmaya ve yaşadığımız muhiti güvenli tutmaya çalışmalıyız; insanın can,mal,namus ve şerefinin güvende olması ve her türlü tehlikeden korunmasıdır. Güvenin olmadığı yerde korku ve endişe vardır. Müslüman, elinden ve dilinden herkesin güvende olduğu kimse ise, müslüman olmak, hem mü’min hem de başkaları için bir mutluluk vesilesi  olmalıdır.

•        Mutluluğun en yoğun yaşandığı yer olan ailede, her bireyin titizlikle üzerinde durması gereken nokta  güven ve sadakat tir.

•        Ayrıca şu üç şeyin insicamı ve birlikteliğiyle, isteyen ve becerebilen herkes mutlu olabilir:

•        İnanca uygun bir yaşam tarzı,

•        Kabiliyete uygun bir meslek,

•        Gönüle uygun bir eş. 

•        Henüz fitresini vermeyen varsa Avrupa şartlarına göre 8 euro yu hemen bir ihtiyaç sahibine verebilir. Biz de ihtiyaç sahibine ulaştırabiliriz.

•        Bayram namazı tarifi

•        Dua.

•        Allah’ım! Bize sonunda küfür bulunmayan bir iman ve kesin bilgi nasip et.

•        Allah’ım! İmanı bize sevdir.Kalplerimizi imanla süsle. Küfrü, fıskı ve isyanı bize çirkin göster. Bizi, doğruyu bulanlardan eyle.

•        Allah’ım! Bizi müslüman olarak yaşat,müslüman olarak  canımız al ve müslüman olarak haşret ve bizi salih kulların arasına dahil eyle.

•        Allah’ım! Bize aile mutluluğu ve iki cihan saadeti ver. Çocuklarımıza zihin açıklığı ve çalışma azmi ver.

•        Allah’ım! Çocuklarımıza iyi bir insan, olgun bir müslüman olarak yetiştirecek imkanlar lütfet. Çocuklarımızı şeytanın şerrinden, şeytan tıynetli insanların şerlerinden muhafaza eyle.

•        Çocuklarımıza, büyüklerine, milletine, vatanına sadık hayırlı nesiller olarak yetişmeyi nasip eyle.

•        Vatanımızı, milletimizi ve bütün İslam alemini zalimlerin, düşmanların ve hainlerin şerlerinden muhafaza eyle. Hainlerin haince planlarını kendi başlarına çevir ya Rabbi.

•        Bize uzun ömürler, helalinden bol kazançlar, tatlı lisanlar, huzurlu kalpler, faydalı bilgiler, iffetli eşler ve hayırlı evlatlar nasip eyle ya Rabbi.

•        Allah’ım! Bize lütfettiğin ve yaşama imkanı verdiğin Ramazan ayında senin rızanı gözeterek tuttuğumuz oruçları, kıldığımız teravihleri, okuduğumuz kur’anları, verdiğimiz fitreleri ne güzel şekilde kabul eyle Ya Rabbi.

•        Bu yıl olduğu gibi gelecek yıllarda da hep beraber nice Ramazanları coşkuyla yaşamayı hepimize nasip eyle ya Rabbi.

•        Bu bayramları, milletimizin ve İslam aleminin diriliğine, kalkınmasına ve mutluluğuna vesile eyle ya Rabbi!

ALINTI:http://www.mukadder.net/vaazlar/ramazan%20bayrami.htm

  
4864 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi97
Bugün Toplam268
Toplam Ziyaret1646959
Hava Durumu
Saat
Vaaza Başlama Duası

Mevlid Kandili Dua Örneği

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI

VAAZ KILAVUZU

VAAZ VE VAİZLİK SEMPOZYUMU I
VAAZ VE VAİZLİK SEMPOZYUMU 2