• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/sunumvaaz.vaaz
  • https://www.instagram.com/sunum.vaaz/
  • https://www.youtube.com/channel/UCrOVK1v-SpWyJl9iE8YTMdA
Üyelik Girişi
Site Haritası
Takvim
Mübarek Geceler

Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.066234.2027
Euro37.991438.1437
ÖRNEK BİR VAAZ PLANI VE VAAZ DUASI
VAAZ HAZIRLAMA VE SUNMA TEKNİKLERİ
RAMAZAN BAYRAMI VAAZI 1

             RAMAZAN BAYRAMI

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيم
قَدْ أَفْلَحَ مَنْ تَزَكَّى (14)  وَذَكَرَ اسْمَ رَبِّهِ فَصَلَّى (15) بَلْ تُؤْثِرُونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا (16)
وَالْآخِرَةُ خَيْرٌ وَأَبْقَى (17) إِنَّ هَذَا لَفِي الصُّحُفِ الْأُولَى (18) صُحُفِ إِبْرَاهِيمَ وَمُوسَى (19)
صدق الله العظيم.                                                   A’la /14-19) (87/

14- Doğrusu, temizlenip-arınan felah bulmuştur;
15- Ve Rabbinin ismini zikredip namaz kılan.
16- Hayır, siz, dünya hayatını seçip-üstün tutuyorsunuz.
17- Ahiret ise daha hayırlı ve daha süreklidir.
18- Şüphesiz bu, önceki sahifelerde vardır;
19- İbrahim'in ve Musa'nın sahifelerinde.
  
  Değerli Mü’minler;
  Rahmeti bol, bereketi bol, sevabı bol bir zaman dilimini geride bırakmış bulunmaktayız. Bizleri böyle bir iklimden faydalandırıp bu gecenin sabahına ulaştıran Cenabı Hakk’a sonsuz sonsuz şükürler olsun.
  Belki geçen yıl bu iklimden yararlanıp da bugün aramızda olmayan, Rahmet-i Rahman’a kavuşan nice kardeşlerimiz vardır. Rabbim bu mübarek günün sabahı hürmetine hepsine rahmet etsin, makamlarını cennet etsin.
  Ramazan ayı fırsat ayı idi. Maddî ve manevî kirlerden arınmak için dolu dolu değerlendire bilenler kazandı. Şu anda Ramazan Bayramının, diğer günlere nisbetle verdiği başkalığın şuurunda iseniz, içinizi bir heyecan kaplıyorsa hiç endişeniz olmasın Ramazan Ayından istifade etmişsiniz, ibadetleriniz, tövbeleriniz, hayır-hasenatlarınız indi ilahide makbule şayan olmuş demektir.
  Allah Rasulü bir gün çok öfkeli bir şekilde:
" رَغِمَ أَنْفُ رَجُلٍ، " رَغِمَ أَنْفُ رَجُلٍ، " رَغِمَ أَنْفُ رَجُلٍ"
diyordu. Ashab-ı Kiram kimdir Ya Rasulallah deyince:
" رَغِمَ أَنْفُ رَجُلٍ ذُكِرْتُ عِنْدَهُ فَلَمْ يُصَلِّ عَلَيَّ وَرَغِمَ أَنْفُ رَجُلٍ دَخَلَ عَلَيْهِ رَمَضَانُ فَانْسَلَخَ قَبْلَ أَنْ يُغْفَرَ لَهُ وَرَغِمَ أَنْفُ رَجُلٍ أَدْرَكَ عِنْدَهُ أَبَوَاهُ الْكِبَرَ فَلَمْ يُدْخِلَاهُ الْجَنَّةَ "
  “Benim ismim yanında anıldığı halde salat-ü selam getirmediyse yazıklar olsun! Ramazan ayına kavuştu da fırsat buldu ama kendisini bağışlatamadıysa yazıklar olsun! Anne babasının yaşlılığında yaşlılığına yetişip de, onların sayesinde (onların rızasını almak suretiyle) cennetlik olamadıysa yazıklar olsun!” buyurdu.
  Bütün bunlar, insanın nefsini tezkiye etmek için önüne serilmiş birer fırsattır.
  Değerli Kardeşlerim;
  İnsanları maddeten ve bilhassa manen kirleten birçok sebep var. Şirk, küfür, cehalet, dalalet, gaflet, kul hakkı ve ibadetlerden uzak durmak kalbi ve dimağı karartır. Kurtuluşa erebilmek için iman ile küfürden, ilim ile cehaletten, hidayet ile dalaletten, zikir ile gafletten, zekât ile kul hakkından, namaz ile de nefse esaretten kurtulmak lazımdır.
  Küfür ve şirk, sahibini dünya ve âhirette hüsrana sürükler. Bundan temizlenmedikçe diğer felaketlerden kurtulmak mümkün değildir. Küfür ve şirk batağına saplanmış, nefsini tezkiye edememiş olanın Allah katındaki değerini Kur'ân şöyle nitelendiriyor:
"وَلَقَدْ ذَرَأْنَا لِجَهَنَّمَ كَثِيرًا مِنْ الْجِنِّ وَالْإِنسِ لَهُمْ قُلُوبٌ لَا يَفْقَهُونَ بِهَا وَلَهُمْ أَعْيُنٌ لَا يُبْصِرُونَ بِهَا وَلَهُمْ آذَانٌ لَا يَسْمَعُونَ بِهَا أُوْلَئِكَ كَالْأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ أُوْلَئِكَ هُمْ الْغَافِلُونَ"
 “And olsun ki, cehennem için de birçok cin ve insan yarattık; onların kalpleri vardır ama anlamazlar; gözleri vardır ama görmezler; kulakları vardır ama işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibi hatta daha sapıktırlar. İşte bunlar gafillerdir.”
 Suret itibariyle insana benzemek, insan olmak için yeterli değildir. Hakiki manada insan olmanın şartı, “sırat-ı müstakim” üzere İslam'ı yaşamaktır. Bunun şartı da, iman nuru ile kalbi aydınlatmaktır. Şair ne güzel ifade etmiş:
 “ İmandır o cevher ki ilahî ne büyüktür,
    İmansız, paslı yürek sinede yüktür.”
 İmandan nasibi olmayan, çok hayırlı işler yapsa bile onun amellerinin âkıbeti İbrahim sûresi 18. ayette şöyle belirtiliyor:
"مَثَلُ الَّذِينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ أَعْمَالُهُمْ كَرَمَادٍ اشْتَدَّتْ بِهِ الرِّيحُ فِي يَوْمٍ عَاصِفٍ لَا يَقْدِرُونَ مِمَّا كَسَبُوا عَلَى شَيْءٍ ذَلِكَ هُوَ الضَّلَالُ الْبَعِيدُ"
  “Rab'lerini inkâr edenlerin amellerinin durumu, fırtınalı bir günde, rüzgarın şiddetle savurduğu küle benzer; yaptıklarından hiçbir şey elde edemezler. İşte bu uzak sapıklıktır.”
Değerli Mü'minler;
 İman, cehennemde ebedi kalmaktan kurtarır. İnanarak yapılan işler ise cehenneme girmeyi önler. Ahmed b. Hanbel’in Müsnedinde geçen bir rivayette Muaz b. Cebel (r.a) Hz. Peygamber’den (S.A.V.) şöyle bahsetti: “Bir gün Rasulullah (S.A.V.), Yâfur adındaki yuları liften olan merkebine bindi. Sonra, “Ey Muaz, haydi sen de bin” dedi. Ben, “Ey Allah’ın Rasulü sen devam et” dedim. Tekrar “bin” deyince terkisine(arkasına) bindim ve merkep bizi yere düşürdü. Rasulullah (S.A.V.) gülerek kalktı. Ben de (bunlar benim yüzümden oldu diye) kendime kızarak ayağa kalktım. Sonra ikinci, üçüncü kez denedik ve merkep bizi taşımaya başladı. Peygamberimiz elini arakaya götürüp kamçısı (veya asası) ile sırtıma dokundu ve dedi ki: “Ey Muaz! Allah’ın kulları üzerindeki hakkı nedir bilir misin?” dedi. Ben de “Allah ve Rasulü daha iyi bilir” dedim. Rasulullah (S.A.V.) : “Allah’ın kullar üzerindeki hakkı, sadece O’na kulluk edip başka (şeyi)  ortak koşmamalarıdır” buyurdu. Sonra merkep Allah'ın dilediği kadar yoluna devam etti. Bir müddet sonra Allah Rasulü tekrar elini arkaya götürüp sırtıma dokundu ve dedi ki: “Peki Ey Muaz, Ey Ümmü Muaz’ın oğlu ya bu emredilenleri yerine getirdikleri takdirde kulların Allah üzerindeki hakkı nedir bilir misin?”. Ben de “Allah ve Rasulü daha iyi bilir” dedim. Rasulullah (S.A.V.): “Bu emredilenleri yerine getirdikleri takdirde kulların Allah üzerindeki hakkı, Cennet’e konulmalarıdır” buyurdu.
 O halde Mü'minler! İnsanın kurtuluşa erebilmesi için imanla, nefsinin küflerini temizlemesi, tekrar küflenmemesi için de salih amelle boyaması gerekir. Böyle huzura varınca da Cenab-ı Hak insanı Cennet’le mükâfatlandırır. İman insanı takva sahibi yapar. Takvaya ulaşabilmek için de şu üç şeye dikkat etmek gerekmektedir: 1-Emirlere uymak 2-Nehiylerden kaçınmak 3-Verâ sahibi olmak(şüpheli şeylerden kaçınmak).
 Malı temizlemenin yolu da zekâttır. Zengin olup da, fakir Müslümanların hakkını vermeyen, malını kirletmiş olur. Onu halisane bir niyetle veren de malını temiz tutmuş olur. Rabbimiz:                                                      "خُذْ مِنْ أَمْوَالِهِمْ صَدَقَةً تُطَهِّرُهُمْ وَتُزَكِّيهِمْ"  “Onların mallarından sadaka al ki, onunla kendilerini temizlersin, tertemiz edersin.”
   Zekât, hem malı temizliyor hem de nefsi günahtan, cimrilikten temizliyor.
  İnsanı gafletten temizleyen, uyandıran da Allah Teâlâ’yı zikirdir, zikretmektir. Mü’min, Cenab-ı Hakk’ın adını andıkça gönlünde bir yanma ve uyanma olur. Buna “Rahmanî Feyz” deniyor. Bu mesut neticeye ulaşmak isteyenlere Cenab-ı Hakk’ın emri şöyledir:
"وَاذْكُرْ رَبَّكَ فِي نَفْسِكَ تَضَرُّعًا وَخِيفَةً وَدُونَ الْجَهْرِ مِنْ الْقَوْلِ بِالْغُدُوِّ وَالْآصَالِ وَلَا تَكُنْ مِنْ الْغَافِلِينَ"
“Sabah akşam demeden, kendi içinden, korkarak ve yalvararak, alçak sesle Rabbini an ve gafillerden olma.” 
إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ
 “İnananlar ancak, o kimselerdir ki Allah anıldığı zaman kalpleri titrer.”
 Allah'ın adını anmak insanın kurtuluşuna vesiledir. Nitekim Rabbimiz:
"وَاذْكُرُوا اللَّهَ كَثِيرًا لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ"
 “Allah'ı çok anın ki felaha erişesiniz.” buyurmaktadır.
 Beş vakit namaz da insanın temizlenmesinde amildir. Zira namaz da zikirdir. Allah Rasulü namazı nehire benzeterek buyurdu ki:
- ¬“Ne dersiniz? Şayet birinizin kapısının önünden bir nehir akıyor olsa ve o kimse her gün beş defa o nehirde yıkansa, (o insanda) kir kalır mı?” Ashab:
- “Kalmaz Ya Rasulallah” dediler. Peygamberimiz:
- “İşte beş vakit namaz da bu nehir gibidir. Allah namazla insanın hatalarını siler, affeder (temizler)” buyurdu.
İşte değerli kardeşlerim, felaha ermek için küfürden imanla, kul hakkından zekâtla, gafletten zikirle, ibadetle temizlenmek gerekir. Bütün bunlar için en büyük fırsat olan Ramazan ayını idrak ettik. Layıkıyla değerlendirebilenlere ne mutlu! Rabbim Ahirette böyle bir felaha cümlemizi mazhar eylesin.
Peygamberimiz Ramazan ve Kurban dışında mü’minin beş bayramının daha olduğunu söylüyor:
1. Günah işlemeden geçirdiği her gün,
2. Şahadet getirerek bu dünyadan ayrıldığı gün
3. Sırat köprüsünü kolayca geçtiği gün
4. Cennete girdiği gün
5. Allah'ın cemalini gördüğü gün
Rabbim dünyevi bayramlarla bizleri mesrur ettiği gibi, uhrevî bayramlarla da mesrûr ve mesut eylesin.
Ve aziz Mü'minler, sağ olana bugün bayram. Cenab-ı Hak “her zorluğun bir kolaylığı olduğunu” ifade buyuruyor. Bir ay Ramazan’ın tatlı meşakkatine katlanıp da ibadet eden ve sağ olana bugün Ramazan Bayramı. Ama o fırsatı değerlendiremediysek bugün “şeker bayramı” dır.
Esasen bayram, hürriyet ile de alakalı. Hürriyetini koruyamamış, esir toplumlar bayram da yapamıyor. İşte İslam coğrafyasında birçok toplum aynı sıkıntıları yaşıyor. Asr-ı Saadet’te de Müslümanlar, Mekke’den Medine’ye hicret edip daha hür bir ortama kavuşunca bayramlar ihdas edildi.
Kardeşliğin, birlik ve beraberliğin perçinlendiği bu mübarek günler, Müslümanların sevinç ve mutluluk günleridir. Bayramlar kaynaşma günleridir.
Günlük hayatın koşuşturmasından bir türlü fırsat bulamadığımız eş dost ziyareti için, fakirleri, yaşlıları kimsesizleri, çocukları sevindirmek için iyi bir fırsat. Sosyal hayatın akıp giden monotonluğunu bir kenara bırakarak komşularla kaynaşmak için iyi bir fırsat. Bu kaynaşmanın daha da sevimli yapılabilmesi için dün hepimize farz olan oruç bugün yasaklanmıştır.
Diğer taraftan bu bayramlar İslam’ın vakar ve şahsiyetini, olgunluk ve yüceliğini gösteren müesseselerdir. Bu hakikati görmek için mesela Güney Amerika karnavalları ile veya Noel bayramlarıyla veya İspanya’nın boğa festivalleri ile İslam’ın bayramlarını karşılaştırmak yeterlidir. İslam’ın bayramları arkasında tatlı hatıralar yetim ve kimsesizlerle fakirlerin mutluluk gözyaşlarını bırakırken diğerleri, sefalet, kan, içki kokusu, tonlarca çöp ve pislik ile anılmaktadır. İşte Müslüman bu vakarı bayramına yansıtmak durumundadır.
Değerli Mü’minler,
Bu bayram günü en önce yapılması gereken eğer sağ iseler, anne ve babanın, dede ve ninelerin gönlünü almaktır. Zaten anne-baba için de bugün en elzem şey evladını yanında görmektir. Neslin devam etmesi için en büyük yük onların omzundadır. O halde bugün yapacağımız bir gönül alma, onlarda bütün bu zahmetlerin unutulmasına katkıda bulunur. Basit anlamıyla vefa borcumuzu ödemede mesafe kat ederiz. Yüce Allah İsrâ suresi 23. ayetinde bakınız ne buyuruyor:
"وَقَضَى رَبُّكَ أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا إِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا إِمَّا يَبْلُغَنَّ عِنْدَكَ الْكِبَرَ أَحَدُهُمَا أَوْ كِلَاهُمَا فَلَا تَقُلْ لَهُمَا أُفٍّ وَلَا تَنْهَرْهُمَا وَقُلْ لَهُمَا قَوْلًا كَرِيمًا"
 “Rabbin, yalnız Kendisine tapmanızı ve ana-babaya iyilik etmeyi buyurmuştur. Eğer ikisinden biri veya her ikisi, senin yanında iken ihtiyarlayacak olursa, onlara karşı "Of" bile demeyesin, onları azarlamayasın. İkisine de hep tatlı söz söyleyesin.” 
 Bir Müslümanın imanına müdahale etmedikleri sürece ebeveynine bırakın darılmayı, kötü söz söylemesi mümkün değildir. Elbette anne-babanın beğenmediğimiz huyu olacaktır. Ama bu onların kalbini kırmamıza kesinlikle ruhsat vermez. İnsan yaşlandıkça çocuklaşıyor. Belki bazı hal ve hareketleri çekilmez gibi görünebiliyor. Rabbimiz:
"وَمَنْ نُعَمِّرْهُ نُنَكِّسْهُ فِي الْخَلْقِ أَفَلَا يَعْقِلُونَ"
 “Uzun ömürlü yaptığımızın hilkatini tersine çevirmişizdir. Akıl etmezler mi?”
buyuruyor Allah Teala. Yarın bizim olacağımız da odur.  Bir insan anne-babasından yakınıyor, dert yanıyorsa kesinlikle yanlıştır. Çünkü kendisi de üç aşağı beş yukarı aynı özelliklere sahiptir. Onların çocuğu çünkü.
 O halde mü’minler! Anne-babanın kıymetini bilmek lazım. Allah Rasulü anne-babasının ihtiyarlığına yetişip de onların sayesinde cenneti hak edemeyen gafile beddua ediyor. Demek ki, onlara itaat cennet yoludur. Anne-babaya itaat farz olmakla birlikte, onun bize sağladığı bir kazanç daha var.
 Buhari’de geçen bir rivayette Abdullah b. Ömer Hz. Peygamber’den şöyle bir olay naklediyor. Peygamberimiz Ashabına anlatıyor: “Sizden evvel gelip geçen milletlerden üç kişilik bir cemaat sefere çıkmışlar. Yağmura tutulup dağda bir mağaraya iltica etmişlerdi. Mağarada dururken dağdan bir kaya parçası aşağı düşüp, mağaranın ağzını kapadı (Dışarı çıkamadılar). Kendi aralarında çare aradılar, istişare ettiler. Birisi dedi ki: “ Bizi buradan sadece Salih amellerimizi yâd ederek yapacağımız bir dua kurtarır. Birisi duaya başladı:
 ¬- Yâ Rab! Benim yaşlı bir babamla anam vardı. Her gün ben koyunlarımı sağıp da bunların akşam sütünü içirmezden evvel aileme ve hizmetçime süt içirmezdim. Günlerden bir gün bir iş talep etmekte (ki mesai) beni uzaklaştırmıştı da ebeveynim uyuyuncaya kadar dönüp gelememiştim. Akşam sütünü sağıp geldiğimde ikisini de uyuyor buldum. Bunlara sütlerini içirmezden evvel aileme ve hizmetçime süt içirmeyi kerih gördüm (uyandırmadım da). İki elimde süt bardağı sabaha kadar uyanmalarını bekledim. O zaman uyandılar, sütlerini içtiler. Yâ Rabbi! Sen de bilirsin ki; benim ebeveynime karşı bu hassasiyetim senin rıza-ı ilahini talep etmek içindi. Bu böyle ise şu kaya parçasından biz kurtar” dedi. Kaya biraz açıldı, ama çıkamadılar.
 İkinci şahıs şöyle dedi:
- " Yâ Rabbi! Benim bir amca kızım vardı. Onu herkesten çok seviyordum. Ona sahip olmak istedim. Ama bana yüz vermedi. Fakat gün geldi kıtlığa uğradı, bana başvurmak zorunda kaldı. Ona, kendisini bana teslim etmesi mukabilinde yüz yirmi dinar verdim; kabul etti. Arzuma nail olacağım sırada:
- "Allah'ın mührünü, gayr-ı meşru olarak bozman sana haramdır!" dedi. Ben de ona temasta bulunmaktan kaçındım ve insanlar arasında en çok sevdiğim kimse olduğu halde onu bıraktım, verdiğim altınları da terkettim. Ey Allah'ım, eğer bunları senin rıza-ı şerifin için yapmışsam, bizi bu sıkıntıdan kurtar."  Kaya biraz daha açıldı. Ancak onlar çıkabilecek kadar açılmadı.
Üçüncü şahıs dedi ki:
- " Yâ Rabbi! Ben işçiler çalıştırıyordum. Ücretlerini de derhal veriyordum. Ancak bir tanesi ücretini almadan gitti. Ben de onun parasını onun adına işletip kâr ettirdim. Öyle ki çok malı oldu. Derken (yıllar sonra) çıkageldi ve:
- "Ey Abdullah! Bana olan borcunu öde!" dedi. Ben de:
- "Bütün şu gördüğün sığır, davar, deve ve köleler senindir. Git bunları al götür!" dedim. Adam:
- "Ey Allah'ın kulu, benimle alay etme!" dedi. Ben tekrar:
- "Ben kesinlikle seninle alay etmiyorum. Git hepsini al götür!" diye tekrar ettim. Adam hepsini aldı götürdü.
- “Yâ Rabbi! Eğer bunu senin rızan için yaptıysam, bize şu halden kurtuluş nasip et!" dedi. Kaya açıldı, çıkıp yollarına devam ettiler."
Görüyoruz ki değerli mü’minler, birinci yolcunun duasından da anlaşılacağına göre anne-babaya itaat ve onların rızası insana çok şey kazandırıyor. O halde bu mübarek gün, bunu pekiştirmek için iyi bir fırsattır.
Eğer anne-baba hayatta değilse de o takdirde, bugünkü sevinci onların da yaşaması için onlara dua edip Cenab-ı Hak’tan rahmet talep etmeliyiz.
Bugün yapmamız gereken bir diğer faaliyet dargın olduğumuz birisi varsa barışmaktır. Bugünler ruhların biraz daha inceldiği günlerdir bunu değerlendirmek lazım.
Yüce dinimiz İslam; Mü'minler arasında herhangi bir konuda ihtilaf olabileceğini kabul ederek geçerli saymış, ancak bu halin üç günü geçmemesini emretmiştir.
Allah Rasulü şöyle buyuruyor:
“Bir kişinin, kardeşini üç günden fazla küs bırakması helal değildir. İki mümin karşılaştıkları zaman, birisi yüzünü şu tarafa, öbürü öte tarafa çevirir. Hâlbuki bu ikisinin hayırlısı önce selam vermeye başlayandır.” 
  Eğer tanıdığı, samimi olduğu iki insanın birbirine dargın olduğunu bilen varsa onları barıştırmak o kimseye borçtur. Çünkü Yüce Rabbimiz:
"وَإِنْ طَائِفَتَانِ مِنْ الْمُؤْمِنِينَ اقْتَتَلُوا فَأَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا فَإِنْ بَغَتْ إِحْدَاهُمَا عَلَى الْأُخْرَى فَقَاتِلُوا الَّتِي تَبْغِي حَتَّى تَفِيءَ إِلَى أَمْرِ اللَّهِ فَإِنْ فَاءَتْ فَأَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا بِالْعَدْلِ وَأَقْسِطُوا إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطِينَ"
 “Eğer müminlerden iki topluluk birbirleriyle anlaşmazlığa düşerse aralarını düzeltiniz; eğer biri diğeri üzerine saldırırsa, saldıranlarla Allah'ın buyruğuna dönmelerine kadar savaşınız; eğer dönerlerse aralarını adaletle bulunuz, adil davranınız, şüphesiz Allah adil davrananları sever”  buyuruyor.
 Dargınlık toplumun birbirine olan bağlarının kopması demektir. Birbirine bağlayan bağların koptuğu bir toplum Allah’a emanet gidiyor demektir. Bugün toplumumuzun huzur ve barışını bozmak isteyen gurupların da yapmak istedikleri budur. Biz toplumumuzda ki, dargınları barıştırmamakla bu istenilen şeylere çanak tutuyorsak, bu insanlara lanet okumanın ne mantığı var. Millî şairimiz M. Akif:
 “Girmeden tefrika bir millete düşman giremez,
 Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez!”
 Allah Rasulü bir gün ashaba:
- “Size namaz, oruç ve sadakadan daha üstün bir şey göstereyim mi?
- “Evet, Yâ Rasulallah” dediler.
-“Arabulmak, barıştırmaktır. Çünkü aranın bozulması saçı kökünden kazır demiyorum, dini kazır.
 Dargınlık demek fitne ve hased demek, fitne ve hased demek bir milletin helâkı demektir. Bundan dolayıdır ki, iki dargını barıştırırken gerekirse yalan söylemeye ruhsat verilmiştir.
 Yine bugün yapacağımız şeylerden birisi uzak olsun yakın olsun akraba ziyareti. Buna sıla-i rahim deniyor. Sıla-i rahimde bulunmak akrabalar arasındaki sevgi bağını güçlendirir. Dargınlıkları sona erdirir. Sıkıntıları ve sevinçleri paylaştırır. Sıkıntılar paylaştıkça azalır, sevinçler paylaştıkça çoğalır. Özellikle yaşlılar devamlı ziyaret edilmeyi bekler. İşte bunlar, sıla-i rahimde bulunmanın güzel taraflarıdır. Sıla-i rahmi terk etmek şiddetle yasaklanmıştır. Muhammed suresinin 22. ayetinde Cenab-ı Hak, kalplerinde hastalık bulunanları kastederek;
فَهَلْ عَسَيْتُمْ إِنْ تَوَلَّيْتُمْ أَنْ تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ وَتُقَطِّعُوا أَرْحَامَكُمْ (22)
أُوْلَئِكَ الَّذِينَ لَعَنَهُمْ اللَّهُ فَأَصَمَّهُمْ وَأَعْمَى أَبْصَارَهُمْ (23)
 “Geri dönerseniz yeryüzünde bozgunculuk yapmanız ve akrabalık bağlarını kesmeniz beklenmez mi sizden? İşte, Allah'ın lanetlediği sağır kıldığı ve gözlerini kör ettiği bunlardır.”  diye lanet ediyor.
 Allah Rasulü:
 “Rızkının bolarması (bollaşması) ve ecelinin geciktirilmesi kimi sevindirecekse akrabalık bağını kuvvetlendirsin” buyurdu.
 Hz. Osman’ın kölesi anlatıyor:
 “Ebu Hureyre bir Cuma gecesi (yani Perşembe gecesi) bize geldi ve sohbet esnasında dedi ki:
 - “Yakınlarıyla ilgisini kesene hakkımı haram ediyorum. Öyle birisi varsa yanımdan çıkıp gitsin” dedi. Kimse kalkmadı. Aynı sözü üçüncü kez söyleyince bir delikanlı kalkarak iki seneden beri konuşmadığı halasının yanına gitti. Halası sormuş:
 - “Yeğenim seni buraya getiren nedir?”
 - “Ebu Hureyre şöyle şöyle dedi.”
 - “Ebu Hureyre’nin yanına dön kendisine niçin öyle söylediğini sor.” Genç geldi ve meseleyi sordu. Ebu Hureyre dedi ki:
 - “Ademoğullarının amelleri her Perşembe akşamı Allah Teala’ya sunulur. Cenab-ı Hak yakınlarıyla ilgisini kesenin amelini kabul etmez.”
 Yine komşularımızın gönlünü almamız gerekir. Maalesef medeni dünyanın en çok ihmal ettiği hususlardan birisidir. Hâlbuki Allah Rasulü : “Cebrail (a.s.) komşuya iyilik etmeyi bana o kadar tavsiye etti ki, ben komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim.” 
 Bazen soruyorlar: “Hocam, benim komşum var, ama pek namazına, niyazına dikkat etmez. Ben de sormuyorum, ziyaret etmiyorum.”
 Aziz Mü’minler,
 Dinî ve dünyevî düşüncesi ne olursa olsun komşu komşudur. Ziyaretten geri durmamız Müslüman olarak bize yakışmaz.
 Ve yine bugün yapılması gücümüz nisbetinde misafire ikramdır. Çocukları, güçsüzleri ve fakirleri sevindirmektir. Güler yüzlü olmaktır. Bütün bunlar 10 gün sonra da yapılır. Ama bugünün zevkini vermez.
 Ayrıca şunu da unutmamak lazım ki, insanın yarın ne olacağı belli değil. Bugün iyiyim diyen, yarın düşebilir. Allah’tan gelen hiçbir şeyle övünmemek lazımdır. Hem sonra sonu toprak değil mi bunun?
 Muhterem Mü’minler,
 Bütün bu hususlara dikkat ederek neşe ve huzur içerisinde bu mübarek günleri kutlamamız gerekmektedir. Allah'ın razı olacağı şeklinde böyle olduğunu Peygamberimizin hadislerinden anlamaktayız.
 Birde bayram namazını tarif ederek vaazımıza son vermek istiyorum (Kısaca bayram namazı tarif edilmeli)…
 Cenab-ı Hak Ramazan’da yaptığımız ibadetleri kusurlarıyla beraber kabul buyrsun. Daha nice seneler kendine böyle ibadet etmeyi cümlemize nasib eylesin.
 Cenab-ı Hak bugünün coşkusunu, heyecanını bütün gönüllerde hissettirsin. Rabbim anlattığımız şeylerin tesirini halk eylesin. Sevabına cümlemizi nail eylesin. Rabbim hepimizden razı olsun. Hepimizin bayramı mübarek olsun.   
سبحانك ربك رب العزة عما يصفون وسلام على المرسلين. والحمد لله رب العالمين.
        Ali PATIR
       

  87, A’lâ, 14-19.
  Ahmed, Müsned, 2/254, 7402.
  7, A’raf, 79.
  14, İbrahim, 18.
  Ahmed b. Hanbel, 5/238, 22126.
  9, Tevbe, 103.
  7, A’raf, 205.
  62, Cum’a, 10.
  Buhâri, Mevâkît 6; Müslim, Mesâcid 282, (666); Tirmizî, Emsâl 5, (2872); Nesâî, Salât 7.
  17, İsra, 23.
  36, Yâsîn, 68.
  Buhari, Enbiya 50, Büyü' 98, İcâre 12, Hars 13, Edeb 5; Müslim, Zikr 100, (2743); Ebu Dâvud, Büyû' 29, (3387).

  Buhari, Edeb, 62; Müslim, Birr ve Sıla,8.
  49, Hucurat, 9.
  Tirmizi, Kıyame, 56.
  47, Muhammed, 22-23.
  Buhari, Edeb 12; Tirmizi, Birr 49, (1980).
  Ahmed b. Hanbel, 2/483, 10277.
  Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr ve Sıla, 140: 141; Tirmizi, Birr, 28; İbn Mace, Edeb, 4.

                                   

  
115528 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi127
Bugün Toplam319
Toplam Ziyaret1647010
Hava Durumu
Saat
Vaaza Başlama Duası

Mevlid Kandili Dua Örneği

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI

VAAZ KILAVUZU

VAAZ VE VAİZLİK SEMPOZYUMU I
VAAZ VE VAİZLİK SEMPOZYUMU 2