ÜÇ AYLAR VE REGAİB

Her milletin kutsal saydığı günleri vardır. Müslüman Türk milletinin kutsal günleri de, Bayram, Cuma ve Kandil geceleridir. Allah’a şükürler olsun ki; bizleri mutlu edecek gün ve gecelerimiz yaklaşmış, üç aylar ve Regaib gecesiyle kucaklaşmış bulunuyoruz.

Ramazan ayının müjdecisi, üç ayların ilk mübarek gecesi REGAİB Gecesidir. Daha sonra, Recep ayının 27. gecesi MİRAÇ, Şaban ayının 15. gecesi BERAT ve Ramazan ayının 27 gecesi KADİR Gecesi olarak yâd edilecektir, inşallah.

Üç ayların içinde barındırdığı bu gecelerin biz müslümanlar için ayrı hatıraları vardır. Bu gecelerde, minarelerimizde yanan kandiller, kararan kalplerimizi aydınlatır. Böyle gecelerde ibadet edilen, Kur’an okunan evlere, cami ve mescitlere Allah’ın rahmeti buram buram yağmaktadır. Hz. Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur; “Beş gece vardır ki, onlarda yapılan dualar geri dönmez. Yani kabul olunur.”

1)Recep ayının ilk CUMA Gecesi (Regaib)

2)Şaban ayının 15.gecesi (Berat)

3)Cuma geceleri,

4)Ramazan Bayramı gecesi,

5)Kurban Bayramı gecesi.

Dolayısıyla, bu gecelerin, dualı, namazlı, zikirli geçirilmeleri icabeder. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de; “(Resulüm!) Biz seni ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik” (Furkan;56) buyurulur.

İşte, Allah’ın fazlının, kereminin, ihsanının ve mağfiretinin en bol olduğu geceye REGAİB denilmektedir. Regaib; Bol ihsan ve bağış demektir. Allah Teala’nın bol ikramından, bu gece nasibimizi almamızı Cenab-ı Hak lutfeylesin.

Üç aylar yaklaştığı zaman Allah Resülü (sav) şöyle dua ederlerdi; “Allah’ım, hakkımızda Recep ve Şaban ayını mübarek kıl ve bizleri Ramazana ulaştır.” Bizlerde, üç aylar hürmetine sevgili peygamberimizi çok sevmeliyiz. Onun hürmetine düşmanlık ve kin gibi kötü huyları terk etmeliyiz. İnsan, Resulüllah’ın ahlâkıyla süslenmişse insandır. O, güzel ahlâkı tamamlamak için gönderilmiş numune insandır. Kardeş olduğumuzu unutmayalım. Sevgi ve muhabbeti aramızda yaygınlaştıralım. Bilhassa, üç aylarda daha çok ibadet edip, daha çok tevbe edelim. Süleyman Çelebi hazretleri Allah Resulünü Mevlidinde (Vesiletün-Necat) şöyle izah ediyor;

Ey gönüller derdinin dermanı sen,

Ey yaratılmışların sultanı sen.

Ey Risalet tahtının sen hatemi,

Ey nübüvvet mührünün sen hatemi

Sensin ol sultanı cümle enbiya,

Nur-i çeşmi evliya vü asfiya.

Çünkü nurun ruşen etti âlemi,

Gül cemâlin gülşen etti âlemi.

Gönüllerimizin dermanı o, yaratılmışların sultanı o, Peygamber-lerin sonuncusu o, Cümle enbiyanın sultanı o, Kainata akan nur çeşmesi o, Onun nuru alemi aydınlattı. Onun güzelliği alemlere güzellik kattı. Çünkü; Alemler onsuz olamaz, kalemler onu yazamaz.

Regaib gecesi hakkında, Hz. Peygamberimizin dünyaya teşriflerine vesile olan ve Peygamberlik nurunun Hz. Amine’ye intikal ettiği gece de denilmektedir. Bu konuda sahih bir hadis olmadığı gibi, güvenilir bir rivayette yoktur. Ancak; duaların kabul edildiği, Allah’ın rahmetinin ve bağışlamasının bol olduğu gecedir. Bu gece, İslâmın şeref ve azamet gecesidir. Ramazan günlerinin yaklaştığı, teravih namazlarının, iftar ve sahur vakitlerinin müslümanları kucaklamak üzere olduğu bu vakitleri, her müslüman çok iyi değerlendirmelidir.

Önümüzdeki Perşembeyi Cumaya bağlayan gece Regaib Kandili’dir. Bu geceyi oruçla karşılamak, Recep ayında da oruç tutmak Hz. Peygamberimizin tavsiyelerindendir. Böylesi mübarek kandil gecele-rinde, minarelerimizde yanan ışıklar, kararan kalplerimizi aydınlatırlar. Ülkemizde, Regaib gecesinin ilk defa resmi merasimlerle kutlanması, Osmanlı Padişahlarından 2. Sultan Selim zamanında başlamıştır. Minarelerde kandillerin yakılması, Padişahın halkın kandilini tebrik edip, tören yaptırması, kandil simitleri döktürerek, özellikle fakir mahallelerde dağıtımını temin etmesi hep bu geceye verilen hürmet ve  saygıyı  ifade eder.  “Bol ihsan ve bağış” manasına gelen Regaib gecesinde Cenab-ı Hakkın rahmet ve bağışlaması nihayetsiz olunca, kullarının da, cömertlik ve ikrâm duygularının bu gecede yoğunlaşması gerekir. Bu gece yakınlarımızı, tebrik ederek, anne-baba ve büyüklerimizi arayarak, fakir ve muhtaçları sevindirerek, hasta ve yaşlıları ziyaret ederek, çocuklara hediyeler alarak geçirilmelidir. Bu geceye Regaib denilmesi Meleklerden sadır olmuştur. 

Bu aylara kavuşmanın kıymetini bilmek lâzımdır. Ömür bazen yetmez olur. Geçen yıldan nice kimseler, aramızdan ayrılarak, bu geceye kavuşamadılar. Bir sonraki Regaib’le buluşabilecek miyiz, bilemiyoruz. Onun için bu geceyi iyi değerlendirmemiz gerekir. Hiç olmazsa, bir saatlik bir zamanı, namazlı, Kur’an’lı ve tevbeli geçirelim.

Recep ayı, gerek İslâmdan önce, gerekse İslamdan sonra mübarek bilinen bir aydır. Araplar, İslâm öncesi, Recep ayında kendilerini emniyette sayarlar, bu aylarda harp etmez, barış ilân ederlerdi. Bugün bizlerde, adeta içte ve dışta, hiç olmazsa bu aylarda, çok acil bir şekilde sulha ve barışa ihtiyaç hissetmekteyiz.  Zaman sel gibi akıp gidiyor, kâinat ömür sayfalarını doldurmakla meşgul. Afetlerin kıskacındaki dünyamız kıyameti beklemekte. İnsan ömrü ise gelip geçmek de, Resulüllah’ın ifadesiyle kabre doğru akıp gitmektedir. En çabuk tükettiğimiz ve en kolay harcadığımız sermayemiz ömrümüzdür. En kıymetli nefesimiz ise, şüphesiz son nefesimizdir. Hani dedelerimiz, ninelerimiz. Hani dostlarımız ve kardeşlerimiz. Hani Allah’a ve Peygamber’e dil uzatanlar. Hani servetlerine, mevkilerine güvenerek, mazluma zulmedenler. Nereye gittiler? Niçin aramızda yoklar? Kara toprak onları da bağrına çekmedi mi? İşte; kendimizi bu düşünceler altında İslâma teslim etmemiz gerekir. Üç aylar denen Recep, Şaban ve Ramazan bu nasibi temin etmek için en güzel fırsattır. Cenab-ı Hak; “Ey Peygamber! Biz seni hakikaten bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı, bir davetçi ve nur saçan bir kandil olarak gönderdik. Allah’tan büyük bir lutfa ereceklerini mü’minlere müjdele.” (Ahzab;44-45-46) buyurur. Dolayısıyla, bizler için kurtarıcı ve müjdeleyici olan yüce Peygamberimizi çok iyi anlamak ve çocuklarımıza çok iyi tanıtmak mecburiyetindeyiz. Çocuklarımıza İslâmın yüceliğini, ülvi gecelerin feyiz ve bereketini öğretmeyi, onları camiye ve cemaate alıştırmayı ihmal etmeyelim.

İnsanın çevresi birçok zararlı alışkanlıklarla, hata ve yanlışlarla kuşatılmıştır. Alıştık artık, ne yapayım, bu iş düzelmez. Bizden hayır yok gibi ifadeler, tembelliğin ve sorumluluktan kaçışın tezahürüdür. Oysa, bütün kötü alışkanlıklarımızı Hz. Peygamberimizin bildirdiği ölçüler içinde ıslah etmemiz gerekir. Onun bize sunduğu hayat reçetesinde, müjde ve kurtuluş vardır.

Mevlâna Celaleddin-i Rumi’ye göre, mumun ehemmiyeti vardır. Mum yanar, yandıkça erir, o kendi erirken etrafını aydınlatır. Neticede sıfır seviyeye iner, varlığı tükenir ve mumun hayatı biter, etraf karanlığa boğulur. Bir insanın da hayatı her gün bir mum gibi tükenip erimekte, her saniye, her nefes hayatımız tükenmektedir. Dünyaya gelişimizden itibaren bu süreç böylece devam etmektedir. İşte böyle gecelerde, Allah’ı görüyormuş gibi, Hz.Peygamberimizin huzurundaymışız gibi, kendimizi hesaba çekip, kötülüklere tevbe edelim. Kandil gecelerini TV. Ekranlarının başında geçirmek, mevlit dinlemek güzeldir. Ama dua ve niyazla geçirmek daha da güzeldir. Allah’ın rahmetinin, bereketinin ve merhametinin hanemize uğramasını istiyorsak, bu gecemizi ve bu mübarek ayları iyi değerlendirmemiz gerekecektir.

Bu gece, dostlarla, akrabalarla, komşularla tebrikleşelim. Dargınlık, kırgınlık ve düşmanlıkları bu geceyle bitirelim. Gönülleri hoş edelim. Yaratılanı, yaratandan ötürü hoş görelim. Gecemizi namazlı, Kur’an’lı ve ibadetli geçirelim.

Bu gece bütün insanlık için hayırlara vesile olsun. Cenab-ı Hak bizleri Ramazana kavuştursun inşallah,  

                                                 Mehmet KANTARCI

                                                 19.08.2004-YALOVA

Yorumlar