• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/sunumvaaz.vaaz
  • https://www.instagram.com/sunum.vaaz/
  • https://www.youtube.com/channel/UCrOVK1v-SpWyJl9iE8YTMdA
Üyelik Girişi
Site Haritası
Takvim
Mübarek Geceler

Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.066234.2027
Euro37.991438.1437
ÖRNEK BİR VAAZ PLANI VE VAAZ DUASI
VAAZ HAZIRLAMA VE SUNMA TEKNİKLERİ

Ramazan Orucunun Hikmetleri & Salim SELVI

Teravih Sunum Vaazı

Ramazan Orucunun Hikmetleri Sunum Vaazını indirmek için TIKLAYINIZ. (Dikkat dosya zipli (Rar) olarak kaydedilmistir.)

ORUCUN HİKMET VE FAYDALARI.


Cenab-ı Hak âlemlerin Rabbi olması noktasından oruç tutmayı emretmiştir. Orucun, sayılamayacak kadar çok hikmetleri ve faydalar vardır. Eğer biz orucu o faydaları için tutarsak, belki o faydaları da göremeyiz. Eğer dinimizin emri olduğu için tutarsak, hem o faydaları görürüz hem de ibadet olur. Bu işin bir yönü bir diğer yönü ise nimetlerin şükrüne bakmasıdır.

 Rabbimiz yeryüzünü bir sofra hâlinde serip nimetlerinin bütün çeşitlerini o sofrada dizerek o mükemmel terbiyeciliğini, Rahmâniyet ve Rahîmiyetini önümüze koyduğu sofralarla gösteriyor. Allah’ın insanlara ettiği lütuflar, gaflet perdesi altında gizleniyor, tam olarak görelemiyor ve bazen de unutuyorlar

Ramazan-ı Şerifte ise ehli iman, intizamlı bir ordu gibi akşama yakın ezelî sultanımız olan Rabbimizin ziyafetine davet edilmiş bir surette, buyurunuz, emrini bekliyor. Emir gelmeden sofrada dizilen nimetlere elini uzatamıyor.

İnsanlar oruç vasıtasıyla gaflet uykusundan uyanıp önlerine konulan sayısız nimetlere karşı, intizamlı bir ubudiyetle mukabele ediyor. Acaba böyle çok büyük ve yüksek kulluk şerefine iştirak etmeyen insanlar, insan ismine lâyık mıdırlar?

Demek oruç Cenab-ı Hak’kın nimetlerinin şükrüne bakıyor. Rabbimizin yeryüzü sofrasına serdiği nimetlerini bize getiren adama bir fiyat veriyoruz. Acaba asıl mal sahibi olan Allah bizden ne istiyor?

Cenab-ı Hak’kın otların odunların başlarına taktığı o çok kıymetli nimetleri kıymetsiz zannedip onu vereni tanımamak nihayet derecede bir akılsızlıktır. Rabbimiz, sınırsız, çeşit çeşit nimetlerini insanoğlunun istifadesi için yeryüzünde neşretmiş, o nimetler fiyat olarak şükür ister.

İşte ona teşekkür etmek, nimetleri doğrudan doğruya ondan bilmekle olur. Çalı hükmünde olan kuru çubuğun üstündeki tatlı üzüm salkımlarını ancak o takabilir. Nimetlerin kıymetini takdir etmek, o nimetlere kendi ihtiyacını hissetmekle olur. Ramazan­ı Şerif’teki oruç hakiki, umumi ve büyük bir şükrün anahtarıdır. Çünkü insanlar, sair vakitlerde oruç tutmaya mecbur olmadığından, çoğu defa hakiki açlık hissetmedikleri için, pek çok nimetin kıymetini takdir edemiyorlar. Kuru bir parça ekmekteki nimetin lezzeti anlaşılmaz; hele tok olan adam, eğer bir de zenginse o nimetin nimet olduğunu bile düşünmez.

Hâlbuki iftar vaktinde o, kuru ekmeğin çok kıymettar İlâhi bir nimet olduğuna dilindeki tat alma duygusu şahitlik eder.

En zenginden en fakire kadar herkes, Ramazan orucu sayesinde o nimetlerin kıymetini anlamakla manevi bir şükür yapmış olur.

Vaktiyle iki asker arkadaşı varmış. Biri çok zengin diğeri de çok fakirmiş. Fakir olan iş icabı arkadaşının memleketine gitmiş. Buraya kadar gelmişken sevgili dostumu ziyaret edeyim deyip arkadaşının evini bulmuş ve kapıyı çalmış. Arkadaşı ona bir kuzu kesmiş. Yeyip içmişler, vedalaşıp ayrılmışlar.

Başka bir gün zengin olan arkadaşı onu ziyaret etmiş. Kuru ekmekten başka yedirecek hiçbir şeyi olmayan fakir arkadaşı, sabah kahvaltısını da yapmadan şöyle bir dağ havası alalım diyerek arkadaşını almış ve orman gezisine çıkmışlar. Dere tepe dolaşmışlar, bu arada öğle yemeği vakti de gelmiş, bunlar da içimine doyum olmayan bir pınarın başına gelmişler. Fakir arkadaşı torbadaki kuru ekmeği çıkarmış, pınarın buz gibi suyuna batırıp yemişler. Zengin arkadaşı “ömrümde böyle tatlı bir ekmek yemedim,” demiş.

İşte oruç sayesinde herkes, nimetlerdeki lezzeti anlar ve o nimetleri verene teşekkür borcu olduğunu hisseder.

Oruçlu insan önündeki nimetlere bakar, fakat elini uzatıp yiyemez. Bu durum, ona şu fikri verir:

“Bu nimetler benim değil, bunlar başkasının malıdır. Ben bunları istediğim gibi yiyip içmekte hür değilim, çünkü iftar vaktinde onun emrini bekliyorum.”

Bu sayede nimeti nimet bilir ve şükreder. Bu suretle oruç çok cihetlerle insanın hakiki vazifesi olan şükrün anahtarı hükmüne geçer.

Orucun sosyal hayata bakan yönleri vardır. Geçim noktasında insanlar bir birinden farklı yaratılmışlardır. Oruçtaki açlık vasıtasıyla insanlar, aralarındaki yaşam farkını giderme ihtiyacını tam hissederler. Fakir ve aç insanların şefkate, acımaya ne kadar muhtaç olduğunu zenginler oruç vasıtasıyla nefislerine kabul ettirirler. Böylece zenginler, fakirlerin acınacak acı hallerini gidererek hem onların hem de Allah’ın sevgisini kazanırlar. Tabiri caizse zenginler bir taşla iki kuş vururlar. Eğer oruç olmazsa, nefisine düşkün ve obur zenginler, açlık ve fakirliğin insana ne kadar ıstırap verdiğini bilemezler.

Oruç sayesinde zenginin fakire tepeden bakması, fakirin de zengini kıskanarak gözetlemesinin önünü almış ve aralarında sevgi köprüsü kurulmuş olur. İnsanlar arasındaki kin, nefret ve düşmanlık duyguları bu sayede bir daha dirilmemek üzere öldürülür. Kin ve nefretin yerini sevgi, saygı bağları alır ve sosyal hayatta sarsılmaz bir güven ortamı oluşur.

İnsanın nefsi, kendini hür ve serbest ister. Hatta yaradılışı icabı her şeyden bağımsız, dilediği gibi hareket etmeyi arzu eder. Sayısız nimetleri önüne kimin koyduğunu düşünmek istemez. Eğer dünyada servet ve iktidarı da varsa, hırsızcasına Allah’ın nimetlerini, sanki kendi malıymış gibi “Bismillah” demeden yutar.

İşte Ramazan-ı Şerif’te en zenginden en fakire kadar herkesin nefsi anlar ki asıl mal sahibi kendisi değildir. Malın ve mülkün hakiki sahibinin Allah’ın olduğunu anlar. Allah’ın mülkünde istediği gibi hareket etme yetkisine sahip olmadığını düşünür.

Allah izin vermezse en basit ve en rahat şeyi de yapamayacağını fark eder ve kulluk tavrını takınır, hakikî vazifesi olan şükür borcunu yerine getirir.

İnsanın nefsi gafletle kendini unutur. Mahiyetine konulan sınırsız acizliğini, fakirliğini ve kusurunu göremez ve görmek istemez. Hem ne kadar zayıf ve musibetlere hedef bulunduğunu ve çabuk bozulur, dağılır et ve kemikten ibaret olduğunu düşünmez. Sanki çelikten bir vücudu varmış ve ölümsüzmüş gibi dünyaya saldırır, her lezzetli ve menfaat-li şeylere bağlanır.

Oruç nefsi ahlak bakımından düzelmesini temin eder. En gafil ve en sersem insanlara da zayıflığını, acizliğini ve fakirliğini hissettirir. Açlık vasıtasıyla kendisinin ne derece çürük olduğunu hatırlar, ne derece merhamete ve şefkate muhtaç olduğunun farkına varır. Nefis firavunluğu bırakır, dergâh-ı İlahiye ilticaya bir arzu hisseder ve rahmet kapısını çalmağa hazırlanır.

Efendimiz, Cenab-ı Hak’ın Rahmet kapılarına oruç tokmağıyla dokunarak ardına kadar açılabileceğini müjdeliyor. Bir hadis-i kutside Allak Resulü şöyle buyuruyor:

“Aziz ve Celil olan Allah, buyuruyor ki: İnsanoğlunun her ameli kendisi içindir, ama ramazan orucu benim içindir, karşılığını da ben vereceğim. Oruç, cehenneme karşı bir kalkandır. Sizden biriniz oruçlu olduğu gün, kötü söz söylemesin veya kavga etmesin. Eğer birisi ona sataşırsa, ben oruçluyum, desin. Nefsimi kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, oruçlu bir kimsenin ağzının kokusu, Allah katında misk kokusundan daha güzeldir. Oruçlu olan kimse için iki sevinç vardır. Bunlardan birisi iftar vakti duyduğu sevinç, diğeri tuttuğu orucunun karşılığını aldığı andır.” (1)

Orucun binlerce hikmetlerinden bir kaçını saymaya çalıştık. Demek efendimiz, oruç vasıtasıyla kalplerin mum gibi yumuşadığını görmüş ve zenginlere fakirlerin imdadına koşmalarını tavsiye etmiş ve şu hikmetli sözünü söylemiştir:

“Kırk haslet vardır ki onların en yükseği sağıp faydalanmak üzere fukaraya bir keçi vermektir.” (2)

Bir başka Hadis-i Şerif’lerinde de cehennem kapılarını kapatacak iyiliklerden birini şu hadisiyle haber veriyor:

“Yarım hurma ile de olsa ateşten kedinizi koruyun, onu da bulamazsanız güzel söz söyleyin.” (3)

Rabbimiz, insanlar arasında sosyal barışı sağlamak için zekât ve sadakayı emretmiş; Peygamber Efendimiz pek çok hadisinde sosyal adaleti sağlamaya yarayacak tavsiyelerde bulunmuştur. Bu sayede İslamiyet, dünyaya huzur ve emniyeti getirmiştir; emirlerine itaat edenlerin ahiret hayatlarını da garanti altına almıştır.

 

Kaynaklar:

(1)          Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Hadi, No, (3107), cilt, 9 , Sa, (419), Prof, İbrahim Canan Akçağ Yayınları,  Feza Gazetecilik, A.ş, İst.

(2)          Cemü’l-Fevaid, Büyük Hadis Külliyatı, Çeviren, Naim Erdoğan, No: (8250) İz, Yayıncılık, İstanbul, 2006,

(3)          Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Hadi, No, (3265), cilt, 10 , Sa, (34), Prof, İbrahim Canan Akçağ Yayınları,  Feza Gazetecilik, A.ş, İst.

11323 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi23
Bugün Toplam374
Toplam Ziyaret1647065
Hava Durumu
Saat
Vaaza Başlama Duası

Mevlid Kandili Dua Örneği

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI

VAAZ KILAVUZU

VAAZ VE VAİZLİK SEMPOZYUMU I
VAAZ VE VAİZLİK SEMPOZYUMU 2