• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/sunumvaaz.vaaz
  • https://www.instagram.com/sunum.vaaz/
  • https://www.youtube.com/channel/UCrOVK1v-SpWyJl9iE8YTMdA
Üyelik Girişi
Site Haritası
Takvim
Mübarek Geceler

Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.066234.2027
Euro37.991438.1437
ÖRNEK BİR VAAZ PLANI VE VAAZ DUASI
VAAZ HAZIRLAMA VE SUNMA TEKNİKLERİ

Hesap Gününü Unutma ! & Salim SELVİ

24.02.2012 Cuma Sunum Vaazı

   İNDİR

HESAP GÜNÜNÜ UNUTMA !

Değerli kardeşlerim!

Bugünkü sohbetimizde, iman esaslarından olan ahiret gününden ve
bugünde Allah'a verilecek hesaptan söz etmek istiyorum.

İnsan sorumluluk taşıyan bir yaratıktır. Bu, onun temel
özelliklerinden birisidir. Allah'ın emirlerine uymak ve yasaklarından sakınmakla
yükümlü olan insan,mutlaka bir gün O'nun huzurunda dünyada yaptıklarından
sorgulanacaktır. Çünkü O, tesadüfen dünyaya gelmiş değil, Allah'ın takdir ve
yaratması ile var olmuştur. Hem de Allah Teâlâ kâinatta olan her şeyi onun
hizmetine vermiştir. Kur'an-ı Kerim'de:

 

"Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin gerçekten
huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız"1 buyurulmuş ve insanın bir gün
hesaba çekileceği bildirilmiştir.

Öldükten sonra dirilip Allah'ın huzuruna getirileceğimiz bu güne
"Hesap Günü" diyoruz. Bugün insanın en önemli günlerinden bir gündür.
Peygamberler bile bugünün dehşetinden Allah'a sığınmışlardır. İşte bu
Peygamberlerden biri, İbrahim aleyhi's-selâm'dır. Bakın o, Allah Teâlâ'ya nasıl
dua ediyor:

 

"(Ey Rabbim) İnsanların dirilecekleri (ve huzuruna gelip hesap
verecekleri) gün, beni utandırma. O gün ne mal fayda verir, ne evlât. Ancak
Allah'a temiz bir kalp ile gelenler başka"2

Hz. İbrahim bu duası ile bize örnek oluyor, yol gösteriyor.
Zaten onun yaptığı bu duanın Kur'an-ı Kerim'de yer almasının hikmeti de budur.
Ayet-i Kerime'de şu hususlara dikkatimiz çekiliyor: Ey insanlar, öleceksiniz
fakat sonradan dirilip Allah'ın huzurunda hesap vereceksiniz. Bunu hatırınızdan
çıkarmayın, hazırlıklı olun. İbrahim aleyhi's-selâm bir Peygamber olduğu, hatta
Allah'ın dostu olma şerefi ile şereflendiği halde hesap gününü unutmuyor ve o
gün mahcup duruma düşmemesini Allah Teâlâ'dan niyaz ediyor. Bu Peygamberi örnek
alın; Allah'a yönelin, yalvarın ve o gün hesabınızın kolay geçmesini Allah'tan
dileyin. Kimseye güvenmeyin, Allah'ın rızasını kazanmaya çalışın. O, razı
olmadıkça kimsenin size bir iyilik yapamayacağını unutmayın. Çünkü Allah izin
vermedikçe hiç kimsenin bir başkasına şefaat etmesi de sözkonusu değildir. O
halde yapacağınız şey, Allah'ın rızasını kazanmaktır. Bu da ancak O'nun
emirlerine itaat etmek ve yasaklarından sakınmakla olur.

Evet, o gün mal ve evlâdın fayda vermeyeceği bir gündür. Nitekim
başka bir âyet-i kerime'de şöyle buyurulmaktadır:

 

"Ey insanlar, Rabbinize karşı gelmekten sakının. Ne babanın
evlâdı, ne evlâdın babası namına bir şey ödeyemeyeceği günden (kıyamet gününden)
çekinin. Bilin ki, Allah'ın verdiği söz gerçektir. sakın dünya hayatı sizi
aldatmasın ve şeytan Allah'ın affına güvendirerek sizi yanıltmasın."3

O düşünmesi bile insana dehşet veren günde herkes kendisi ile
meşgul olacak, başkası ile ilgilenmeye ayıracak zamanı olmayacaktır. Nitekim
Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur:

 

"O gün kişi kardeşinden, annesinden babasından, eşinden ve
çocuklarından kaçar. O gün herkesin kendine yetip artacak bir derdi vardır"4

Değerli kardeşlerim, insan dünyada bu yakınlarından birisi ile
karşılaşsa sevinir ve onları sevgi ile kucaklar. Ama görülüyor ki o gün, değil
başkalarından, bu en yakınları ile bile karşılaşmak istemeyecek, onlardan
kaçacaktır. Bir kısmı kendi derdi ile meşgul olduğu için kaçacak,bir kısmı da
sorguya çekilirim endişesiyle kaçacaktır. Çünkü kardeş," Sen bana dünyada yardım
etmedin", annebaba, "Sen bize iyilikte kusur ettin" eşi, "Sen bana haram
yedirdin", çocuklar, "Sen bize dinimizi öğreterek bizi uyarmadın" deyip yakasına
sarılırlar diye onlardan kaçacaktır.

Hz. Aişe validemiz anlatıyor: Peygamberimiz:

 

- İnsanlar kıyamet günü (ilk yaradılışları gibi) yalın ayak,
çıplak ve sünnetsiz olarak haşrolacaklardır, buyurdu. Ben.

- Ey Allah'ın Resûlü, erkek kadın bir arada mı? Bunlar
birbirlerinin edep yerlerine bakarlar, nasıl olur? dedim. Peygamberimiz:

- Ey Aişe, haşir işi çok zordur, insanların birbirlerine
bakmalarına müsait değildir5, buyurdu.

Ebû Ubeyde ve İbn Münzir'in rivayetlerine göre Katade şöyle
demiştir: "Kıyamet günü insan tanıdığı bir kimseyi görmekten sıkıldığı kadar,
hiçbir şeyden sıkılmaz. Çünkü yaptığı bir haksızlık sebebiyle peşine
düşülmesinden korkar."6

Ebu Hureyre (r.a.) anlatıyor: Allah Teâlâ:

"(Ey Muhammed) En yakın akrabanı uyar"7 ayet-i kerimesini
indirdiği zaman Peygamberimiz akrabalarını çağırarak Safa tepesinde onlara
yaptığı bir konuşmada şöyle buyurdu:

 

"Ey Kureyş topluluğu, kendinizi Allah'tan satın alın ( Allah'ın
azabından koruyun) yoksa ben Allah'ın azabından hiçbir şeyi sizden men edemem.
Ey Abdü'l-Menaf oğulları, Allah'ın azabından hiçbir şeyi sizden uzaklaştıramam.
Ey Abdülmuttalip oğlu Abbas, senden de Allah'ın azabından hiçbir şeyi men
edemem. Ey Peygamberin halası Safiyye, ben, Allah'ın azabından kurtarmak için
sana hiçbir yararım olmaz. Ey Muhammed (Sallalahu aleyhi ve sellem)'in kızı
Fâtıma, malımdan ne dilersen iste, vereyim fakat Allah'ın azabından hiçbir şeyi
senden men edemem.''8

Peygamberimiz insanların dünya ve ahiret efendisi olduğu halde,
"Kıyamet günü ne olacağım, nasıl hesap vereceğim" derdi.

Ensar'dan bir kadın olan Ümmü Alâ (r. Anha) anlatıyor:
Müslümanlar Mekke'den Medine'ye hicret ettikleri zaman, Ensar yani Medineliler
arasında kur'a ile taksim edilmişlerdi. Bizim aileye de Osman İbn Maz'ûn
düşmüştü. Biz Osman'ı evimizde konuk ettik. Osman bir süre sonra hastalandı ve
vefat etti. Yıkandı, kendi elbisesi ile kefenlendi. Tam bu sırada Peygamberimiz
cenazeye geldiler. Ben cenazeyi tezkiye ederek.

- Ey Ebû Saib. Allah sana rahmet etsin. Senin hakkında bildiğim
ve bu cemaate bildirmek istediğim şudur ki. Sen Allah Teâlâ'nın rahmetine
erişmiş bahtiyar bir zatsın, dedim. Ben böyle söyleyince, Peygamberimiz bana
dönerek:

- Allah Teâlâ'nın bu ölüye rahmet ettiğini nereden biliyorsun?
dedi. Ben:

- Ey Allah'ın Resûlü, babam-annem sana feda olsun, Allah, (Osman
İbn Maz'ûn gibi inanmış ve Allah'ın emirlerine uyup yasaklarından sakınmış bir
kuluna ikram etmez de) ya kime ikram eder?dedim. bunun üzerine Peygamberimiz:

- Osman İbn Maz'ûn ölmüştür. Allah'a yemin ederim ki, ben de bu
ölü için hayır ve mutluluk dilerim. Yine Allah'a yemin ederim ki, ben, Allah'ın
bir Peygamberi olduğum halde bana (ve size kıyamet günü) ne muamele edeceğini
bilemem, buyurdu.

Ümmü Alâ diyor ki: "Vallahi, Peygamberimizin bu uyarısından
sonra ben, kimseyi tezkiye etmeye cesaret edemedim"9

Osman İbn Maz'ûn, müslüman olanların ondördüncüsüdür. Önce
Habeşistan'a, sonra da Medine-i Münevvere'ye hicret etmiştir. Bedir savaşında
bulunmuş ve büyük yararlıklar göstermiştir. Hicretin ikinci yılında Medine-i
Münevvere'de vefat etmiştir. Medine'ye hicret edenlerden ilk vefat eden Sahabi
budur.10

Burada akla şu soru gelebilir: Bedir savaşında hazır
bulunanların bağışlandıkları Peygamberimiz tarafında müjdelendiği halde,
Peygamberimiz İbn Maz'ûn hakkında neden tereddüt ifade eden bir üslup ile Ümmü
Alâ'ya cevap vermişlerdir? Aynî diyor ki: Bunun sebebi, Osman İbn Maz'ûn'un
vefatı, Bedir savaşında bulunanların cennetlik oldukları haber verilmeden önce
idi.11

Bu hadisi şeriften öğrenilen bir başka husus da şudur: Cennetle
müjdelenmiş olan on kişi ile Bedir savaşına katılanlar gibi cennetlik oldukları
bildirilenlerden başka hiçbir kimse hakkında cennetliktir, diye hükmedilemez.
Ancak genel olarak, inananlar cennetliktir, inanmayanlar da cehennemliktir,
denilebilir. Bir de mümin ve müttaki olan kişiler için, cennetlik oldukları
umulur, ifadesi kullanılabilir, kesin olarak cennetlik oldukları söylenemez.12

Bera radiyallahu anh anlatıyor: Peygamberimizle birlikte bir
cenazede idik. Cenazenin mezarı kazılmakta olduğundan Peygamberimiz mezarın bir
tarafında oturdu. Bu manzara onu o kadar etkiledi ki, ağladı, göz yaşları ile
toprak ıslandı. Sonra da orada bulunanlara:

 

"Kardeşlerim, kendinizi bugün için hazırlayınız"13 buyurdu.

Peygamberimiz kıyamet gününden ve oradaki hesaptan söz edildiği
zaman gözleri yaşarırdı.

 

"Abdullah İbn Mesûd (r.a.) anlatıyor: Bir kere Peygamberimiz
bana:

- İbn Mes'ud, haydi bana Kur'an oku, diye emretti. Ben:

- Ey Allah'ın Resûlü, Kur'an sana gönderilmiş iken onu size
nasıl okuyacağım? dedim. Peygamberimiz:

- Evet öyle, ama ben Kur'an-ı başkasından işitmeyi çok severim,
buyurdu. Ben de Nisa sûresini okumaya başladım. "Kıyamet günü her ümmetten (onun
Peygamberini) şahit getirdiğimiz ve seni de (Ey Muhammed) onların üzerine şahit
olarak gösterdiğimiz zaman (inkar edenlerin hali) nasıl olacak?"14 ayetine
gelince, Peygamberimiz.

- Yeter, buyurdu. O anda Peygamberimizin iki gözünden yaş
döküldüğünü gördüm.15

Peygamberimizin şu uyarısı çok düşündürücüdür. Buyuruyor ki:

 

"Benim bildiğimi siz bileydiniz, daha az güler, daha çok
ağlardınız"16

Peygamberimizin arkadaşları (Ashab-ı Kiram) da kıyamet günü
Allah'a verilecek hesaptan endişe ederlerdi.

Hz. Ömer bir gün Ebû Mûsa el-Eş'arî (r.a.) ye:

- Ey Ebû Mûsa, biz ki müslümanlığı kabul ettik, yerimizi
yurdumuzu bırakarak göç ettik, her yerde Peygamberimizle beraber bulunduk. Acaba
kıyamet gününde bir ecir ve mükafata nail olacak mıyız? dedi. Ebû Mûsa:

- Elbette olacağız. Biz bir çok iyilik yaptık. Cenab-ı Hak'tan
büyük ihsan ve Iütuf bekliyoruz, dedi. Hz. Ömer:

- Nefsimi kudret elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, Allah'ın
huzurunda hesaptan kurtulmaktan başka bir şey istemiyorum,17 dedi.

Kıyamet günü insanın dünyada gizli ve aşikâr işlediği her şeyin
hesabı görülecek, kişiler arasındaki anlaşmazlıklar çözümlenecektir. O gün
hiçbir şeyi saklamak mümkün değildir. Çünkü yerde ve göklerde Allah'a saklı
hiçbir şey yoktur. Allah Teâlâ insanı yaptıklarından sorgulayacağı gibi kötü
duygu ve düşüncelerinden de hesaba çekecektir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de:

 

"Siz içinizdekileri açığa vursanız da gizli tutsanız da Allah
onunla sizi hesaba çeker. Sonra dilediğini affeder, dilediğine de azap eder.
Allah'ın her şeye gücü yeter"18 buyurulmuştur.

Allah'a gizli ve saklı hiçbir şey olmadığı halde O, insanın
yaptıklarını melekler aracılığı ile de yazdırmaktadır. Kur'an-ı Kerim'de şöyle
buyurulmuştur:

 

"Oysa üzerinizde muhakkak koruyucular var. Değerli yazıcılar.
Onlar, siz her ne yaparsanız (sizinle birlikte bulundukları için) bilirler. (iyi
ve kötü hiç birini kaybetmeden hepsini amel defterinize yazarlar.)19

Meleklerin kaleme aldıkları bu defterlerde kulun neyi ne zaman
ve nerede yaptığı yazılmış bulunmaktadır. Bu defterler kıyamet günü sahiplerine
verilecek ve:

 

"Kitabını oku, bugün sana hesap sorucu olarak kendi nefsin
yeter''20 denecektir.

Bu amel defterlerinde her şey yazılmış, hiçbir şey
unutulmamıştır. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur:

 

 

"O gün herkesin amel defteri ortaya konmuştur. Ey Muhammed,
suçluların, amel defterlerinden korktuklarını görürsün. "Eyvah, bu nasıl
deftermiş ki, büyük küçük hiçbir şey bırakmadan hepsini saymış dökmüş'' derler.
Onlar (bu defterlerde) bütün yaptıklarını hazır bulmuşlardır. Senin Rabbin hiç
kimseye haksızlık etmez"21

O gün herkes sorgulanacaktır. Kur'an-ı Kerim bu hususu ifade
eder:

 

"Elbette kendilerine Peygamber gönderilen kimseleri de,
gönderilen Peygamberleri de sorguya çekeceğiz."22

Peygamber kendilerine gönderilenlere, ''Elçilere ne cevap
verdiniz?"23, Peygamberlere de, ''Size ne cevap verildi?"24 diye sorulacaktır.

Aslında o günde günahkârlara, suçlu oluşları yüzlerinden belli
olduğu için günahlarından sorulmayacağı Rahman 39 ve Kasas 78 nci ayetlerinde
ifade buyrulmuştur. Ancak buradaki sorgulama, inkârcıları Peygamberler önünde
azarlayarak sorumlu tutmaktır.

Amel defterlerini inceleyenlerden bazıları orada yazılı
günahlarından bir kısmını inkâr edecekler ve: "Bunları ben yapmadım, melekler
yazdı" diyecekler ama, bu konudaki şahitlere itiraz edemeyeceklerdir. Çünkü o
gün vücutlarındaki organlar aleyhlerine şahitlik yapacaktır. Nitekim Kur'an-ı
Kerim'de bu husus şöyle ifade edilmiştir.

 

"O gün onların dilleri, elleri ve ayakları işledikleri şeyler
hakkında kendilerine şahitlik ederler."25

 

 

"Nihayet oraya vardıkları zaman kulakları, gözleri ve elleri
yaptıkları şeyler hakkında onların aleyhinde şahitlik ederler. Onlar derilerine:
''Niçin aleyhimize şahitlik ettiniz" derler. Derileri de: "Bizi, her şeyi
konuşturan Allah konuşturdu. Sizi ilk defa yaratan O dur ve siz yine O'na
döndürülüyorsunuz"26 derler.

Enes İbn Mâlik (r.a.) anlatıyor: Peygamberimizin yanında idik.
Güldüler. Sonra da:

- Niye güldüm , biliyor musunuz? dedi. Biz:

- Allah ve Resûlü bilir, dedik. Peygamberimiz:

- Kulun Rabbisi ile konuşmasına gülüyorum. Kul, Allah'ın
huzurunda hesap verirken: "Ey Rabbim, siz beni haksızlık yapmaktan menetmediniz
mi?" diyecek, Allah Teâlâ: "Evet, menettim" buyuracak. Kul: "Ama ben kendime
benim tarafımdan bir şahit getirilmesinden başka bir şeye, başkasının
şahitliğine razı değilim" diyecek. Bunun üzerine Allah Teâlâ: "Bugün sana tek
şahit olarak nefsin, çok şahit olarak da değerli yazıcı melekler yeter."
buyuracak ve ağzı mühürlenecektir. Peşinden organlarına: "Konuş" denecektir. O
da organlarına: Irak olun, ben ancak sizin için mücadele ediyorum"27 diyecektir.

Kıyamet günü iyilerle kötüler birbirinden ayırd edilecek, haklar
alınıp sahiplerine verilecektir. O gün hiç kimsenin hakkı kimsede kalmayacaktır.
Peygamberimiz bu hususu ifade ederken:

 

"Elbette kıyamet gününde haklar sahiplerine ödenecektir. Hatta
boynuzlu koyundan boynuzsuz koyunun öcü alınacaktır"28 buyurmuştur.

Hak sahipleri haklarını eksiksiz alacakları muhakkak olan o
günde, dünyada haksızlık yapanlar da, iyiliklerini hak sahiplerine vermekle
yaptıkları iyiliklerden de mahrum olacaklardır.

Ebû Hureyre radiyallahu anh anlatıyor: Peygamberimiz:

 

- Müflis kimdir, bilir misiniz? buyurdu. Orada bulunanlar:

- Bize göre müflis, parası ve malı olmayan kimsedir, dediler.
Peygamberimiz:

- Gerçekte benim ümmetimden müflis, kıyamet gününde, namaz, oruç
ve zekâtla gelecek olan kimsedir. (Yani namazını kılmış, orucunu tutmuş ve
malının zekâtını vermiş olan kimsedir) Ama şuna sövmüş,bunun kanını dökmüş,
diğerini de dövmüştür (Yani bu günahları da işlemiştir) bundan dolayı onun
iyiliklerinden adı geçenlerin her birine verilir. Üzerinde olan haklar ödenmeden
iyilikleri tükenirse, hak sahiplerinin günahları o kimseye yükletilir. Sonra o
kimse cehenneme atılır,29 buyurdu.

Bu hadisi şerif insan haklarına verilen önemi belirtiyor. İnsan
haklarına riâyet etmeyen kimselerin kıyamet gününde sorgulanırken dünyada
kazandıkları iyilikleri de kaybederek çok kötü bir duruma düşeceklerini açık bir
şekilde ifade ediyor.

Peygamberimiz, inananlara olan şefkat ve merhameti sebebi iledir
ki, kul hakkı ile Allah'ın huzuruna çıkmamamız için her vesile ile bizi
uyarmıştır. Hatta o, borçlanıp borcunu ödeyemeden ölen kimselerin borçlarını
öder ve:

 

"Nefsimi kudret elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, yeryüzünde
bulunan her mü'mine, insanların en yakını benim. Sizden her hangi biriniz ölür
de borç veya çoluk çocuk bırakırsa ben onun velisiyim, yardımcısıyım. Herhangi
biriniz de mal bırakırsa o da varislerinindir"30 buyurdu.

Değerli kardeşlerim, kişi kıyamet günü genel olarak beş şeyden
sorguya çekilecektir. Bu beş şeyi Peygamberimiz şöyle bildirmişlerdir:

 

"Kişi ömrünü ne yolda tükettiğinden, vücudunu nerede
yıprattığından,malını nereden kazanıp nereye harcadığından, bildiği ile ne iş
yaptığından sorguya çekilmedikçe yerinden ayrılamayacaktır."31

Bu hadisi şerif üzerinde düşünmeli ve bu sorulara cevap verecek
şekilde hazırlanmalıyız.

Bundan sonra terazi kurulur ve amellerin tartılmasına geçilir.
Nitekim Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur:

 

"O gün (amelleri tartacak) terazi haktır. Kimin (sevap)
tartıları ağır gelirse işte onlar kurtulanlardır. Kimin (sevap) tartıları hafif
gelirse, işte onlar da ayetlerimize haksızlık etmelerinden ötürü kendilerini
zarara sokanlardır."32

Buradaki terazi (mizan) insanların dünyada yaptıkları amelleri
tartacak olan ve keyfiyetini bilemediğimiz ilâhi adâlet ölçüsüdür. Bu, dünyadaki
ölçü aletlerinin hiç birine benzemez. Çünkü bu terazi, insanın yaptığı iyilikler
ile kötülükleri tartacaktır.

Ayet-i kerime'de de ifade buyurulduğu gibi, tartıda, iyilikleri
kötülüklerinden ağır gelenler kurtuluşa erecek, hafif gelenler ise cehenneme
gidecektir. Cehenneme gidenlerden inanmış olanlar, cezalarını çektikten sonra
cehennemden çıkıp cennete girebileceklerdir.

Ameller tartılırken hiç kimseye haksızlık yapılmayacak, yaptığı
her şey adâlet terazisinde tartılacaktır. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de:

 

"Biz kıyamet günü için adâlet terazileri kurarız. Artık kimseye
hiçbir şekilde haksızlık edilmez. (yapılan iş) bir hardal danesi kadar dahi olsa
onu (adâlet terazisine) getiririz. Hesap gören olarak herkese yeteriz"33
buyurulmuştur. Bu konuda bir başka ayet-i kerime de şudur:

 

"Kim zerre miktar hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktar
kötülük yapmışsa onu görür."34

Tartıda iyilikleri kötülüklerinden ağır gelenlere ne mutlu.
Onlar cennete girecekler ve cennetin sonsuz nimetlerine ereceklerdir.

Değerli müminler, kiyamet günü Allah'ın huzurunda vereceğimiz
hesap ile ilgili bu kısa açıklamadan sonra, o halde ne yapmalıyız ki, o gün
hesabımız kolay geçsin? gibi bir soru akla geliyor. Evet, yapacağımız şeyi
Peygamberimiz bize şöyle hatırlatıyor:

 

"Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz."35

İnsan dünyada yaptıklarının bir gün hesabını vereceğine ve o
günkü mahkemede hâkimin bizzat Allah Teâlâ olduğuna inanır ve bu inancını
ölünceye kadar muhafaza ederse, her işinde dikkatli olur. İşlerinde doğruluktan
ayrılmaz. Kimseyi aldatmaz. Kimseye haksızlık yapmaz. Yalan konuşmaz. Kimsenin
malına ve ırzına göz dikmez. Kendi hakkı kadar başkalarının hakkını da gözetir.
Kendisine lâyık görmediği bir şeyi din kardeşlerine de Iâyık görmez.

Bu inanca sahip olan kimse hesap günü gelip çatmadan evvel,
kötülükleri azaltır ve iyilkleri çoğaltılır. Allah'tan korkar. O'na karşı
gelmekten çekinir. Günah işlememeye gayret eder. İşlediği günahlardan hemen
tövbe eder. Günahkâr olarak Allah'ın huzuruna gitmek istemez.

İşte ahiret inancı, insanın, duygu, düşünce ve davranışları
üzerinde olumlu etkiler yapar.

Ne mutlu o hesap gününe hazırlananlara. Yine ne mutlu o günü hiç
unutmayanlara.

Konuşmamı, Kur'an-ı Kerim'in en son nazil olduğu Abdullah İbn
Abbas (r.a.) tarafında rivayet edilen ayet-i kerime ile bitiriyorum. Allah Teâlâ
buyuruyor:

 

 

"Öyle bir günden korkunuz ki, o gün Allah'a döndürüleceksiniz.
Sonra da herkese kazancı tamamı ile ödenecek ve hiç kimse haksızlığa
uğramayacaktır."36

DİPNOTLAR

1 Mü'minûn, 115.

2 Şûara, 87-89.

3 Lokman, 33.

4 Abese, 34-37.

5 Buhari, Rikak, 45; Müslim, Kitabu'l-Cenne, 14.

6 Âlûsî, Ruhu'I-Maani, c. XXX, s. 48, Beyrut.

7 Şûara, 214.

8 Buhari, Vesâyâ, 11; Müslim, İman, 89.

9 Buhari, Cenaiz, 3.

10 Aynî, Umdetü'I-Karî, c. 8, s. 16, Beyrut,1329.

11 Aynî, Umdetü'I-Kârî, c. 8, s.16.

12 Bak; Umdetü'I-Kârî, c. 8, s.16.

13 İbn Mâce, Zühd, 19.

14 Nisa, 41.

15 Buhari, Nisa Sûresi Tefsiri, 9.

16 Buhari, Küsuf, 2; Müslim, Küsuf, 1.

17 Şiblî, İslâm Tarihi, Sadr-i İslâm, c. 7, s. 501, İstanbul,
1938.

18 Bakara, 284.

19 İnfitar, 10-12.

20 İsrâ, 14.

21 Kehf, 49.

22 A'raf, 6.

23 Kasas, 65.

24 Mâide, 109.

25 Nûr, 24.

26 Fussilet, 20-21.

27 Müslim, Kitabu'z-Zühd ve'r-Rekaik.

28 Tirmizî, Kitabu Sıfati'I-Kıyame, 2.

29 Müslim, Kitabu'I-Birr ve's-Sıle, 15.

30 Müslim, Feraiz, 4.

31 Tirmizi, Kıyame, 1.

32 A'raf, 8-9.

33 Enbiyâ, 47.

34 Zilzal, 7-8.

35 Tirmizî, Kıyame, 25.

36 Bakara, 281 .

http://www.diyanet.gov.tr/yayin/basiliyayin/yweboku.asp?sayfa=11&yid=25

9984 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi6
Bugün Toplam362
Toplam Ziyaret1647053
Hava Durumu
Saat
Vaaza Başlama Duası

Mevlid Kandili Dua Örneği

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI

VAAZ KILAVUZU

VAAZ VE VAİZLİK SEMPOZYUMU I
VAAZ VE VAİZLİK SEMPOZYUMU 2