Bu dersimizde Regaib kandili münasebetiyle bu gecenin öneminden, bu gece yapmamız gereken ibadet ve taatten, hayır ve hasenattan, özellikle sevgili Peygamberimiz Hz Muhammed (SAV)’in kısa hayatından, yaşayışından, bizlere örnek olacak davranışlarından bahsetmek istiyorum. İnşallah bu vesileyle Allah’ın ihsanına, af ve mağfiretine, lütuf ve inayetine nail oluruz. Bu geceyi ihya etmek suretiyle de Hz Peygamber (SAV)’in şefaatine nail oluruz. |
Allah katında zamanların değeri birbirine eşittir. Fakat bazı zamanlarda zuhura gelen ulvî hadiseler, o vakte diğer zaman dilimlerinden daha üstün bir değer kazandırır. Recep ayının ilk Cuma gecesine tesadüf eden REGAİB KANDİLİ de bu müstesna zamanlardan biridir. REGAİB, ihsanlar ve bol vergiler manasındadır. Allah’ın kullarına lütfunun çokluğu, kereminin bolluğu ve pek çok suçluyu bağışlaması sebebiyle bu geceye REGAİB GECESİ adı verilmiştir. Bu mübarek gece, değerli zamanlardan biridir. |
01.05.2014 |
01.05.2014 |
"Regâib, Mirâc, Berâat kandilleri gibi gece âleminin tâçları ve zamanın Allah'a en yakın zirveleri ya da O'na açılmanın rıhtımları, limanları, rampaları sayılan o mübarek gün ve gecelerde, gönüller ayrı bir duyarlılıkla parıldar; ruh sonsuza doğru bir başka türlü kanat çırpar; her şey verâların ezelî şiirine dem tutar; her yanı tam bir uhrevîlik büyüsü kaplar; her sîneyi, dillerin ifadeden aciz kaldığı bir naz ve niyaz zemzemesi sarar. |
Bütün kandil gecelerinde yapılabilecek ve yapılması gereken önemli bir takım afv ü mağfirete nail olma, ecr ü sevap kazanma, manevî terakki kaydetme, bela ve musibetlerden kurtulma ve rıza-i İlâhiye ulaşma vesileleri vardır ki, bunlardan bazılarını maddeler hâlinde kısaca ve toplu olarak yeniden hatırlamakta yarar var: |
01.05.2014 |
01.05.2014 |
26.09.2014 |
25.09.2014 |
Sözlükte yaklaşmak, Allah’a yakınlaşmaya vesile olan şey anlamlarına gelen kurban, dinî bir terim olarak, ibâdet maksadıyla, belirli şartları taşıyan hayvanı, kurban bayramı günlerinde usulüne uygun olarak kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvanı ifade eder.
Akıllı, hür, mukim ve dini ölçülere göre zengin sayılan mümin, ilâhî rızayı kazanmak gayesiyle kurbanını keser. Böylece hem maddi durumu yetersiz olup kurban kesemeyenlere bir şekilde yardımda bulunmuş, hem de Cenab-ı Hakk’a, yaklaşmış olur. |
|
25.09.2014 |
25.09.2014 |
21 Haziran Çarşamba gününü Perşembeye bağlayan gece, 14 asır önce yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in inmeye başladığı Kadir Gecesi’ni bir kez daha idrak edeceğiz. Bizleri böyle kıymetli, bereketli, izzetli bir geceye eriştirdiği için Rabbimize hamd ü senalar ediyor, aziz milletimizin, mümin kardeşlerimizin ve bütün İslam âleminin Kadir Gecesini gönülden kutluyorum. |
Mekke ve Kabe yeryüzünün hem coğrafik merkezidir, hem de Tevhidin merkezidir. Vahyin beşiği, İslam Peygamberinin yurdu, Üm¬metin kıblesi, İslam'ın ilk defa hayata yansıya¬rak ümmete örnekler sunduğu coğrafyadır Mekke ve şarz kaynağıdır Kabe. İşte hac vasıta¬sıyla müslümanların o kaynağa başvurup, ondan kana kana dolmalarıyla İslam'ın temsil¬cileri olan hacıların şahsında Tevhid yenilenir, neşv ü nema bulur. Hac görevini yapan insanlar, günahlarından arınırlar, tekrar günaha dönmeme kararlılıklarıyla ülkelerine dönerler ve orada daha güzel bir hayatın adamı olmaya çalışırlar. |
23.07.2014 |
31.05.2014 |
Kerim'deki "Hani bir zamanlar İbrahim'e Kâbe'nin yerini hazırlamış ve ona şöyle demiştik: ..." (Hac, 26) ayetini; veya: "Hani bir zamanlar İbrahim, İsmail ile beraber Kâbe'nin temellerini yükseltiyor ve..." ayetini (Bakara, 127) bu konuda delil olarak ileri sürenlerin kastettiği mana şudur: Kâbe'nin yeri Allah Teala'nın ezelî ilminde takdir edilmiştir, dolayısıyla yeri bellidir; ancak Kâbe'nin inşası, İbrahim (a.s.) ile oğlu İsmail (a.s.) tarafından gerçekleştirilmiştir. Tarihi olarak bu zaman diliminden öncesine ait bilgi ve rivayetler Benî İsrâil(Yahûdi ve Hristiyan) kaynaklarından nakledilmektedir ki, kural olarak, bunları ne doğruluyor ne de yalanlıyoruz. En doğrusunu sadece Allah bilir! |
Hac, yıllık, dinî, ilmî, politik, diplomatik, ekonomik, sosyal uluslar arası bir kongredir. Onda dünyanın çok değişik yerlerinden gelen seçkin ilim adamları karşılıklı fikir ve görüş alış verisinde bulunur, birbirlerinin çalışmalarından haberdar olurlar. Diplomatik görüşmeler yapılır, yeni stratejiler belirlenir. Hac büyük bir ekonomik Pazar olarak pek çok kişinin para kazandığı, görgüsünü-bilgisini artırdığı büyük bir panayırdır. Müslümanların yetkin ve seçkin kişileri, insanlığın geride bıraktığı bir yılı gözden geçirir ve gelecek bir yıla dair plan ve programlar yapar, birbirlerine yararlı tavsiyelerde bulunurlar. |
31.05.2014 |
31.05.2014 |
İslâm’da ümmet kavramı ilk defa Hz. Peygamber(s.) tarafından Medine’de oluşturulan ilk sosyal/ politik birliktelik için kullanılmıştı. Burada ümmet, o gün Medine’de yaşayan, bir ana çerçevede yer alan ve Medine’nin ortak savunmasına katılacak olan (Yahudi, Hıristiyan gibi) farklı beşeri unsurları da içine alan bir anlama sahipti. Daha açık bir nitelemede bulunmak gerekirse bu, Hz. Peygamber’in(s.) inisiyatifinde kurulmuş bir “Medine Ümmeti” idi. Daha sonraki şartlar, bu sosyal/ politik birlikteliği ayrıştırdı; Müslümanlar ayrı bir ümmet haline geldi. Zamanla ümmet kavramı Müslüman kitleyi anlatmada o kadar özdeşleştirilerek kullanıldı ki ümmet kelimesi tek başına da bir mensubiyet duygusuyla birbirine bağlı Müslümanlar birliği anlamına geldi. |
Rasulüllah (s.a.s.) veda haccı hutbesinde bu ortak değere dikkat çekerek şöyle buyurmuştu: “Ey insanlar! Bilesiniz ki Rabbiniz birdir, babanız birdir. Bilesiniz ki Arab’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap olana üstünlüğü yoktur. Kırmızı derilinin siyah deriliye, siyah derilinin kırmızı deriliye takvadan başka bir sebeple üstünlüğü olamaz. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 411.) Hadisin getirdiği istisna, başkalarına kaşı üstünlük elde etme yolunun takva yani Allah’a karşı gelmekten sakınmak bilinci olduğunu söylüyor. Bu bilinç aslında İslam’ın telkin ettiği eşitlik bilincinin de temelini oluşturur. Mutlak üstün Allah olunca, O’nun yarattıklarının kendi aralarında üstünlük vehmini yaşamaları takva bilincine aykırı düşer. |
31.05.2014 |
31.05.2014 |
27.03.2014 |
06.10.2013 |
Bayram günleri sevinç ve mutluluk günleridir. O sebeple Peygamberimiz (s.a.v) “ Arefe günü, kurban günü ve teşrik günleri biz Müslümanların bayramıdır. Bu günler yeme içme günleridir.” ( Ebu Davut, Savm 50) buyurmuştur. Bunun için Ramazan bayramın da ilk gün, Kurban bayramında da dört gün oruç tutmak Hanefilere göre tahrimen mekruh, Şafi ve Hanbelîlere göre de haram kabul edilmiştir. Malikiler ise kurbanın dördüncü günü oruç tutmayı mekruh saymışlardır. |
Kurbanın dinî dayanağı nedir?
Kurbanın meşru oluşu Kur‟an-ı Kerim, Sünnet, İslam âlimleri ve
İslam ümmetinin görüş birliği (icmâ) ile sabit bir ibadettir. Kurbanın
meşru bir ibadet olduğuna dair Kur‟an-ı Kerim‟de deliller mevcuttur. Hz.
İbrahim‟in oğlu Hz. İsmail‟in yerine bir kurbanın, Allah tarafından
kendilerine fidye (kurban) olarak verildiği açıkça bildirilmektedir (Sâffât,
37/107).
Kurban‟ın meşruiyetine işaret eden başka ayetler de vardır:
“Kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belirli
günlerde Allah‟ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula
fakire de yedirin.” (Hacc, 22/28) |
05.10.2013 |
24.10.2012 |
24.10.2012 |
12.10.2012 |
2 3 4 5 6 7 8 9 |