Yüce dinimiz İslâmiyetin yapılmasını emrettiği her şeyde bilebildiğimiz veya bilemediğimiz nice hikmetler, nice yararlar vardır, haram kıldığı, yasakladığı şeylerde de sayılamıyacak kadar zararlar vardır. Dinimiz insanlar için yararlı olan hiç bir şeyi yasaklamamış, zararlı olan hiç bir şeyi de emretmemiştir. Oruç tutmanın da insanlar için maddî, manevî bir çok hikmet ve yararları olduğu için bütün ilâhî dinlerde emredilmiştir. Biz bu yazımızda orucun yarar ve hikmetlerinden bir kısmına temas etmek istiyoruz. |
Muâz b. Cebel, 185. âyetteki “Öyle ise sizden kim bu aya ulaşırsa oruç tutsun” emri ile Allah’ın orucu sağlıklı ve mukim olan kimseler için farz kıldığını, hasta ve yolcular için oruç tutmama ruhsatı verildiğini, oruç tutmayıp fidye vermenin, oruca gücü yetmeyen yaşlılara özgü kılındığını bildirmiştir |
31.07.2011 |
31.07.2011 |
"Resulullah (s.a.s) Ramazan ayının son on günü girince elini eteğini toplar, geceyi ihya eder ve ev halkını uyandırırdı" (Buhari, Kadr, V). Yine Hz. Âişe (r.a.) dan şöyle rivayet edilmiştir: "Hz. Peygamber (s.a.s) Ramazan'ın son on gününde vefatına kadar itikafa girdi. İrtihalinden sonra da zevceleri itikafa devam ettiler" (Buhari, İtikaf I). |
Ramazan ayı, her yönüyle birlik beraberlik ve kardeşlik duygularının nazariyeden fiiliyata döküldüğü ve daha da güçlenerek pekiştiği bir aydır. Bu ayda farz namazlara ilaveten kılınan teravih namazlarında, dünyevi makam, mevki ve maddi farklılıklar cami dışında bırakılarak zengin- fakir, amir-memur, işçi- işveren, hoca- talebe, ihtiyar-genç. Bütün insanlar aynı safta omuz omuza durmaktadırlar. İşte bu yakınlık, farklı toplum katmanlarını birbirine yaklaştırır. Onlar arasında bulunan kin, husumet.ve dargınlıkları izale eder. Aralarında sevgi ve saygı bağlarını güçlendirir. |
31.07.2011 |
31.07.2011 |
Beş vakit namaz kılmak için camiye gidip, aynı safta omuz omuza nasıl kenetlenerek Rabbimize yöneliyor isek, sosyal hayatta da birbirimize öyle kenetlenmeli, birbirimizi sıkıntıya düşürecek tavırlar takınmak yerine, içimizdeki sevgiyi pekiştirecek, gönlümüzü birbirimize açacak prensipleri hayatımıza aktarmalıyız.
Bu sebeple haset, kin, düşmanlık gibi dinimizin yasakladığı çirkin davranışları bir tarafa bırakmalı, merhamet, şefkat, sevgi , dostluk gibi güzel davranışları yaşantımızın bir parçası haline getirmeliyiz. |
Yüce Allah, hak dinin ilkelerini, ilk insan/ilk peygamber, Âdem (AS)’dan itibaren bütün insanlara “vahiy” yoluyla bildirmiştir. Allah, insanları “hak dine” girmeye zorlamadığı için “hak dini” kabul eden de, hak dinden sapan ve “hak dini” tahrif eden insanlar da olmuştur. Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV)’e Kur’an verilmeye başlandığı zaman, Hicaz bölgesinde Allah’a şirk koşanların yanı sıra Hıristiyanlar ve Yahudiler de vardı. Allah’ı bir olarak kabul edenlerin (Haniflerin) sayısı azdı. |
07.02.2021 |
05.02.2021 |
Hz. Peygamber, insanların toplumsal sorumluluklarına işaret etmek üzere bir gemiyi paylaşan ve bir kısmı üste, bir kısmı altta bulunan insanları örnek vermiştir. Altta bulunanlar, su ihtiyaçlarını karşılamak için gemiyi delmek istediklerinde, üsttekiler buna mani olmazlarsa gemi batar ve hepsi birden boğulurlar; eğer mani olurlarsa hepside kurtulur” demiştir. |
İstisnai ve zorunlu bazı durumlar hâricinde insan, sorumluluğu sürekli olan bir varlıktır ve onun sorumlulukları kendisini yaratan Rabbinden başlar. İnsanın ilk ve en büyük sorumluluğu Rabbine karşıdır. Allah Teâlâ'nın, هٰذَا بَلَاغٌ لِلنَّاسِ وَلِيُنْذَرُوا بِه۪ وَلِيَعْلَمُٓوا اَنَّمَا هُوَ اِلٰهٌ وَاحِدٌ وَلِيَذَّكَّرَ اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ “İştebu Kur'an; kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın ancak tek ilâh olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara (gönderilmiş) bir bildiridir.” 20 |
05.02.2021 |
05.02.2021 |
Cenabı Allah’ın Kelime-i şehâdet’le göçmeyi nasip ettiği insan imanlı insandır. Ve böyle bir insan, işlediği günahlardan elbette tövbe etmiş veya günahları affa uğram olur. “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle diriltilirsiniz." Velhâsıl cennet anahtarı ve parolası olan Kelime-i Şehâdet ile âhirete intikâl edebilmek için onun muhtevâsında bir hayat yaşamalıyız. Kelime-i Şehâdet’i hakkıyla getirip, anlamını bilip, ona göre davrananlardan olmamızı nasip etsin yüce Allah! |
İslam, tüm insanları Allah'a götürme gücüne sahip tek yoldur. Bu dinin esasları, Kur'an' dadır. Kur'an'ın, Peygamber Aleyhisselam' a indiği andan irtihaline kadar süren zaman içinde, İslam'ın nasıl anlaşıldığını ve uygulandığını görebilmek için, vahyin indiği asra bakmalı, onu kendine özgü dünyasında anlayıp bugünkü hayatımıza yeniden katmalıyız. Anlayış açısından Kur'an' a ne kadar yaklaşabilirsek, o nispette İslam'ı hayatımıza katabiliriz. |
07.04.2016 |
07.04.2016 |
Vahdetin olmadığı bir toplumda tefrikanın zarar ve tehlikeleri açıklanıyor. Allah’a ve Resulüne itaat edilmediği takdirde ihtilaf kaçınılmaz olacaktır. Aranızda bir ihtilaf söz konusu oldu mu, birbirinizle “çekişmeyin” buyuruyor. İhtilafı halletme yoluna gidin, önceki ayette belirtildiği gibi kendi aranızda çözün, “ Aranızdaki düşmanlığı ( kötülüğü) en güzel bir muameleyle defedin”. Eğer halledemezseniz, diğer bir ayette belirttiği gibi Allah ve Resulüne müracaat edilmesi emr ediliyor:
” Ey İman edenler! Allah’a itaat edin. Peygambere ve sizden olan ulu-l-emre (idarecilere de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz- Allah’a ve ahret gününe gerçekten inanıyorsanız- onu Allah’a ve Resul’e götürün (onların talimatlarına göre halledin) bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.”
|
|
07.04.2016 |
29.03.2015 |
Bu çalışmada İslâm'ın son Peygamberi1
Hz. Muhammed'in Medine'ye Hicret
etmesinden sonra, Müslüman ve Müslüman olmayan kesimler arasında oluşturduğu
insan haklarının korunmasına yönelik ilk sözleşme belgesi, bu belgede yer alan
maddeler ve daha sonra da Vedâ Hutbesinde ele alınan konular üzerinde durularak,
Müslümanların insan hakları alanındaki ilk uygulamaları değerlendirilmeye
çalışılmakta ve günümüzdeki yansımaları irdelenmektedir. |
Hz. Peygamber'in getirdiği dine “İslâm” isminin verilmesi ve bu kelimenin teslim olmak, boyun eğmek gibi anlamlarının yanı sıra sulh, barış ve uzlaşma gibi anlamlarının da bulunması, bu dinin müsamaha ve hoşgörü dini olduğunu göstermektedir. İslam dini, Allah'ın sonsuz merhamet ve şefkatinin yeryüzünde tecelli ettiği huzur ve barış dolu bir hayatı insanlara sunmak için indirilmiş bir dindir. Kuran ayetlerinde, insanlar, yeryüzünde merhametin, şefkatin, hoşgörünün ve barışın yaşanabileceği tek hayat şekli olan İslam ahlakına çağrılmaktadır. |
29.03.2015 |
29.03.2015 |
Kaynağını Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamberin söz ve
davranışlarından alan Allah’a ulaşmayı, onun rızasını kazanmayı amaçlayan ve bu uğurda insanı her yönden mükemmel bir varlık haline getirmeyi hedefleyen tasavvuf düşüncesinde, hangi dinden, dilden, ırktan olursa olsun, insana Allah’ın yarattığı bir varlı gözüyle bakılmıştır. Dünyada özellikle dinî farklılıkların Allah’ın bir kanunu olarak oluştuğu düşüncesinden hareketle diğer din mensuplarına
oldukça hoşgörü ve sevgiyle yaklaşılmıştır. |
Hz. Peygamber döneminde Müslümanların yaşadığı Habeşistan tecrübesi bugün özellikler gayrimüslim halkın çoğunluğu oluşturduğu toplumsal yapılarda Müslümanın takınması gereken tutum ve tavır açısından çok şey ifade etmektedir. Günümüzde Müslümanlar yalnızca Müslüman halkın çoğunluğu oluşturduğu ülkelerde değil dünyanın hemen her yerinde yaşamakta ve çoğulcu toplum yapısını oldukça canlı şekilde tecrübe etmektedirler. |
29.03.2015 |
29.03.2015 |
Resûl-i Ekrem Medine'ye hicret ettiği sırada burada bütün şehir halkını kapsayan bir idârî yapı mevcut değildi. Her kabile kendi içinde birlik oluşturuyordu. Hz. Peygamber, kardeşleştirme müessesesi ile Müslümanlar arasında birliği sağlamlaştırdıktan sonra şehre, Müslümanları, gayrı müslim Arapları ve Yahudileri içine alan ve daha önce Medine tarihinde hiç rastlanmayan bir siyâsî-sosyal yapı getirdi. Bu yapı, etnik kökenleri ve dinleri farklı çeşitli gruplardan, federasyonlardan oluşan bir konfederasyon idi. Bu teşebbüs her şeyden evvel şehir halkının barış ve güven içinde yaşamasını sağlamak gayesini taşıyordu. |
. Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.) Medine’ye hicret ettiğinde, Medine farklı iki dinin mensuplarını taşıyordu. Gayri müslimler müşrikler vardı, Yahudiler vardı. Hem de çok farklı yerlerden gelmiş Yahudiler vardı. Medine’ye yerleşmiş topluluklar vardı. Peygamberimizin (S.A.V) ilk uygulamalarından bir tanesi Medine Anayasası’nı hazırlamak olmuştur ve o Medine vesikası içerisine onların her türlü inançlarında, her türlü ibadetlerinde, her türlü, madetlerinde özgür ve serbest kalacaklarını bizatihi oraya yazmış ve bunu hukukun garantisi altına almıştır. |
29.03.2015 |
29.03.2015 |
Umre yolculuğu; günahlarımızdan arınarak manevi temizliği elde etmek için büyük bir fırsattır. Çünkü Âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz (s.a.s)’de bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır. “Umre ibadeti, daha sonraki bir umreye kadar işlenecek günahlara keffârettir…” (Buhârî, Umre, 1) Umre yolculuğu; mukaddes mekânların havasını teneffüs edip Sevgili Peygamberimizin doğduğu şehir Mekke’yi görebilme, kutsal mekânları ziyaret edebilme imkânını sunmaktadır. Umre Yolculuğu; dünyadayken cennete girebilme ve orada ibadet yapabilme imkânını vermektedir. |
İbâdet, imanın uygulanması, hak ve doğru kabul edilen esasların günlük hayatta yaşanması olduğundan, Allah katında tâat kabul edilen her davranışın bilfiil uygulanmış, olması gerekir. Gerçek iman kulun kalbine girdiği zaman pratiğe salih amel şeklinde yansır. Allah insanlardan söz söylemelerini değil, sözlerini doğrulayacak salih amel işlemelerini ister.
Niyetsiz, sadece görünürde yapılan işler ne olursa olsun, ibâdet sayılmazlar. Niyetsiz yatıp kalkmak namaz olmadığı gibi, niyetsiz aç durmak da oruç değildir. O halde kötü niyetle, veya Allah'a itaat ve yakınlık kastından başka bir maksatla yapılan işler, ibâdet olamazlar. |
09.12.2014 |
09.12.2014 |
1 2 3 4 5 6 7 8 9 |